Olimpos Yayınları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Olimpos Yayınları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Ağustos 2025 Cumartesi

Ebedi Rekabet//Rebecca Ross Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
Çok merak ettiğim kitabı sonunda okudum ve sonunda yorumunu yazıyorum. :) Yabancı okurlar arasında popüler olan, sonunda bizde de çıkınca baya bir sevildi. Tabii ben de ikinci ve son kitap çıkınca okumaya başladım. İlk olarak kitabın tasarımı HARİKAAA, bu tarz üzerinde çok düşünülmüş, kitaplıkta olmasını istediğimiz tasarımlara hayranım. İşte bu seride tam olarak öyle, bir de bizde yan boyamalı çıkarmışlar ki BAYILDIMMM
Kitabın içeriği fantastik gibi dursa da değil, daha farklı. Aslında öylede ama değil de. Ne bileyim karışık. Detaylar yorumumum devamında^^



İki rakip gazeteci büyülü bir yolla birbirlerine âşık olduklarında, kaderlerinde korkunç bir savaşa göğüs germek vardı… Birlikte.
Yüzyıllardır uykuda olan tanrılar yeniden savaşmaya başlamıştı…
On sekiz yaşındaki Iris Winnow’un tek amacı ailesini bir arada tutmaktı. Tanrılar uğruna savaşmak zorunda kalan abisi cephede kayıpken ve annesi üzüntüden kendini kaybetmişken Iris’in en büyük hayali Oath Gazette’te köşe yazarlığına terfi etmekti…
Ne var ki Iris’in abisine yazdığı mektuplar gazetedeki rakibi, yakışıklı ama bir o kadar da soğuk Roman Kitt’in eline geçince aralarında beklenmedik, büyülü bir bağ oluşacaktı.
Daktilolarıyla birlikte mistik bir savaşın ortasına sürüklenen ikili, insanlığın kaderi ve daha da önemlisi aşk için verilen mücadeleye dayanabilecek miydi?



Iris abisinin savaşa gidişini halen daha kabullenemez ve verdiği sözü de tutamaz. Annesinin abisinden sonra kendine gelmemesi, eve para getirmemesi sonucu çalışmaya başlayan Iris ünlü bir gazetede yazılar yazmaktadır. Bir kaç ay çalışıyor olsa da çokta bir rakibi vardır ve kazandığı an baş yazar olacaktır. Ama zamanla yaşadıkları ve her şeyin üst üstte gelmesiyle artık bir karar vermesi gerekmektedir.
Bu süreçte büyükannesinden kalan daktilodan yazdıklarını gardıroptan atıp kaybolunca abisine gidiyor umuduyla sürekli yazar ve sonunda karşılık alır ama abisi değildir.
Iris'in cesur halini ama yeri geldi mi içindeki o korkuyu okumak güzeldi ama ne zaman biri elimi bırakma dese başlarına kötü bir şeyin gelmesinden gına geldi. Azıcık akıllı ol kızım, mevzu şimdi o mu bu mu?
Sürekli kafasından uydurup buna inanması ve erkek karakterimizin burnundan getirmesi yine beni dellendirdi ama yine de sonraki olanlarda kendisine çok üzüldüm ya. :(
İnşallah devam kitapta saçmalamaz. :/

Roman çalıştığı gazetede baş yazar olmak için çok çalışmaktadır çünkü dişli bir rakibi vardır. Onu yenmek ister ama gözlemlediği zamanlarda Iris’in bir derdi olduğunu düşünür.
Bir gün gazeteden ayrıldığını duyunca aslında Iris’e karşı bir şeyler hissettiğini fark eder ve kendisine zorla dayatılan şeyleri reddeder.
Fazla detay vermek istemiyorum, spoiler olur çünkü. Sadece kitabın en en en iyisiydi diyebilirim.
O kadar tatlıydı ki ve her şeyden vazgeçmesi, fedakarlığı, aşkı… Daha ne anlatabilirim ki, okuyun tanışın kendisiyle.
Son zamanlarda okuduğum en tatlı karakterlerden biriydi. Iris’in sürekli suçlamalarına rağmen sevgisinden bir gram eksilmemesi ve bu konuda cesaretli oluşu çok tatlıydı ve okurken diğer şeyler değil de bunun gibi bir karakter okuduğum için mutluyum derim. :)


Diğer karakterlerden Iris'in sonradan olan arkadaşına bayıldım, hem hayatı hem de cesaretine hayran kaldım. Umarım ikinci kitapta da görürüz. :)
Bir de başka karakterler vardı, yazarlar bunlar olmadan kitap yazamadığı için onları eklemişler. O yüzden kendileri hakkında pek yazacağım bir şey yok. Asıl olayı öğrenene kadar sevmiştim kendisini ama öğrendikten sonra işler karıştı. Yani çeviri vs hatası değildi.
Iris'in abisine aşırı kızdım, annesine de. Iris'in kendini feda etmesine de üzüldüm açıkçası. Sonradan olanlara zaten sıkıntılıydı, nede diyorsun ama işte hayal ürünü.

Karakter mevzusu bittiğine göre asıl mevzuya gelebilirim.
Kitabın kapağından klasik bir konu olarak anlıyorsunuz ama savaşı başlatan tanrılar ve savaşta da sürekli abuk subuk şeyler ortalıkta dolanıyor.
Şimdi kitapta şuna anlam veremedim. Fantastik bir kitapta eğer savaş varsa ve o savaşta güçleri olanların arasında geçiyorsa eğer sadece gücü olanlar savaşır. Burada tanrıyla halk savaşıyor. Şaka diyeceksiniz ama gerçek. :D Bir sürü yaralı asker geliyor, karşılıklı bir çatışma var tabii ama bir anda ortaya çıkan canavarlar ile korunan yerlerde bir bir dökülüyor. Bu nasıl savaş?
Hadi tanrılar arasında, o zaman diğer tanrıda ortaya çıksın.
Burada bir tutarsızlık var zaten, ben de bundan anlam çıkarana kadar aslından yazarın önceden bookstagram olduğunu öğrendim. Yalan olmasın ama okumuştum bir yerde, işte ondan sonra o hissi hissettim. Acemiliği. Yine de güzeldi, çoook muhteşemdi, harikaydı diyemiyorum ama güzeldi gerçekten.
Neyse, savaş mevzusunda gelecek olursam, bence o kısım çok acemice yazılmış. Resmen askerlere pisi pisine gönderilmiş gibi. Şimdi düşünün, öyle canavarlar var ki bir anda iç organlarınızı mahveden bir bomba gibi bir şey atıyorlar ve o saniyede etkileniyor ve ağzınızdan kan vs geliyor. Bunu askerler değil canavarlar yapıyor. Şimdi bundan sivil bir asker nasıl kaçabilir? O yüzden savaş mevzusu saçmalamış ki zaten belli bir yerlerde savaş oldu ve olduğunda da ortalık karıştı. O yüzden kitap fantastik bir kitap mıydı, yoksa savaşı kapsayan bir kitap mıydı anlamadım gitti.
Umarım ikinci kitapta bunu fark edip daha mantıklı yazar yazarımız. :D


Kitap biter bitmez hemen gidip ikinci kitabın konusuna baktım ve şok. Zaten fena bir son yazılmış, neler olacak diye aşırı merak ediyorum. O yüzden hemen ikinci kitabı aldım, hem de çok uyguna.
Kısa zamanda okumayı düşünüyorum, zaten iki kitaplık bir seri(en sevdiğim, en sevdiğimmm)
O yüzden arayı fazla uzatmaya gerek yok ama inşallah birinciden daha güzeldi(umarım)
Akıcı, kısa bölümlü bir kitaptı. Bir oturuşta elli, yüz sayfa okuyorsunuz. Benden hızlıysanız bir bakmışsınız kitap bitmiş. O derece yani.
Bu tarz seviyorsanız şan verebilirsiniz. :)
Not: Kitabın tasarımına hayran kaldım. Genel görş karton kapak daha güzel ama hayır ciltli daha güzel. Zaten kenar boyama vs. harika, harikaaa :)



Kitaba Puanım 5/4^^




Alıntılar^^


Ama ikimizin arasında sihirli bir bağ olduğunu düşünüyorum.
Mesafelerin bile koparamayacağı bir bağ.


*****


"... Gün geçtikçe her şey daha da karanlık bir hal alacak. Bu karanlıkta iyi bir şey bulunca ne yaparsın, biliyor musun? Ona sıkıca tutunursun. Sonunda hiçbir önemi olmayacak şeyler için endişelenerek vakit kaybetmezsin. Aksine, o ışık için risk alırsın. Ne demek istediğimi anlıyor musun?"


*****


Onu hayal görüyormuş gibi izledi. Ama sonra gerçek içini titretti.
O yakışıklı yüzü nerede görse tanırdı.
Roman Cozutmuş Kitt.


*****


"...İşte o zaman peşinden gelmeye karar verdim. Babamın benim için planladığı hayatı, seninle birlikte olamayacağım o hayatı istemiyordum."




Bir yorum daha biter^^
Başka yorumlarda görüşmek üzere, sevgiyle kalın^^










22 Şubat 2025 Cumartesi

Efsane//Lauren Asher Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
Yılın kötü kitabını da okuduğumuza göre okuma savaşları başlasın!!!:D 
Evet çok merak ettiğim, okumak için heyecanlandığım kitaplardan biriydi kendisi. Evet Son Aşkım kitabıda düşük puan aldı ama o hayal kırıklığı oldu, kötü değildi ama bu kötüydü. :D
Yazarın diğer serisini okudum, Dreamland Milyarderleri. O seriyi severim, oradaki konular, işleyiş vs sebebiyle bu kitabı çok merak etmiştim, hatta daha yeni aldım sayılır ve hemen okudum.
Ama işte gelin görün ki beklentim yerlerde, yerlerdeeeee :D
Kitabın konusu Formüla 1 ve bu yüzden beklentim daha da artmıştı. Beklenmedik Koşullar kitabında da çok geçmişti ve yazar öyle bir anlatmıştı ki dedim tamam çok güzel yazmıştır.
Evet o kısımları güzel yazmış ama işte geri kalanlar kötü. Yani başka bir şey daha diyeceğim ama ortada bir emek var değil mi. O yüzden fazla ileri gidemeyeceğim. :/ :D


Maya
Noah Slade çiçeği burnunda bir Fomula 1 efsanesiydi.
Dikkatli. Ulaşılmaz. Pistte ve pist dışında acımasız.
Etrafına aşılmaz duvarlar örmüş bir adamdı.
Ve abimin yeni takım arkadaşıydı.
Hayatımda kötü adam kılığındaki bir prensten çok daha fazlasına ihtiyacım vardı.
Ben mutlu son arzusu duyarken o kendi sonunu getirmek istiyordu.

Noah
Maya Alatorre benim için yasak bir kadındı.
Uzak durmam gereken hırslı bir YouTuber’dı.
Kurdeleye sarılıp kapıma bırakılmış bir kaostu.
Birlikteyken, patlaması tek bir yanlış harekete bakan saatli bir bomba gibiydik.
Düzeneği bozarak tutku ve acı içinde onunla birlikte patlamak istiyordum.
Çünkü şehvette ve savaşta her şey mübahtı.


Maya okulundan mezun olduktan sonra yeni anlaşma yaptığı şirketle tura çıkacak abisiyle dünyayı gezip, vlog çekmek ister. Abiside kendisine şans getirdiği inandığı için yanından bir dakika bile ayırmaz. Bu sırada çektiği vlogların yanında şöhreti çokta iyi olmayan Noah ile sürekli karşılaşır.
Abisi bile ondan uzak durmasını isterken sürekli ona çekilirken bulur.
Maya zeki bir karakterimiz, abisine olan desteğine hayran kaldım ama arkadaşlar bu kadar masum olduktan sonra gidip sektörün en kazanova adamına da çekilmezsin yani. Sürekli görünce ay bana bir şeyler oluyor deyip orada bayılıyor neredeyse sdfghjkl
Son kısımda hak verdim kendine, yani söylese işler karışacak ama işte olayda olmak zorunda.


Noah F1 yarışmacılarının en iyilerinden biridir. Babasının baskılarına rağmen iyi olmaya çalışan Noah sektörde başarısı kadar kadınlarla arasında da adı çok fazla ve sıkça geçer. Skandalları yokturdur ama yine de adı hiçte iyi anılmaz.
Rakip olarak gördüğü kişinin kendi ekibine katılmasını öğrendikten sonra kendince onunla hesaplaşmak ister ama rakibinin kardeşini görünce işler karışır.
Tam bir kazanova bir adamdı.
Yani bu tarz karakterleri yazıp, sonra hemen aşık edip sanki öncesinde hiçbir kızın kalbini kırmamış(onlar kendileri istiyor denir hep) gibi yapılıp el üstünde tutulmasına aşırı kıl oluyorum.
Yani o kızlar eğlenilecek(abartılı şekilde) bu kız hemen evlenilecek kız diye ayrım yapılması çooook kötüydü. Yani bu detay hakkında ne yazsam olmayacak, bence siz anladınız.
O yüzden bu karakter hakkında benden olumlu bir yorum beklemeyin.

Diğer F1 yarışmacıları da aynı halttı mesela. Bir tanesi var(isim vermeyeyim) o da Noah kadar kötü kadınlar hakkında. Ama onun için yazılan kadın karakterimizde aynı şekilde sert ve o da biraz uçarı. Bak onlar bir yerde uyumlu olabilir ama bunlar.
Hazır sırası geldi ben seriye devam etmeyi düşünmüyorum, tek usturuplu biri vardı Maya’nın abisi işte onun kitabı çıkarsa okurum.
Bir tek o adam gibi adamdı. Yani illa ki kaçamakları olacaktır, sonuçta F1 yarışmacıları değil mi? Bir de yabancı yazar. Ama karakter olarak gerçekten beyefendi biriydi.
Onu sevdim. Kızın ailesinide sevdim ama oğlanın ailesi. Yeminle dayaklıktı. Tek üzüldüğüm yer burasıydı Noah’a karşı.
Bir de bir sahne vardı, o kısımda biraz heyecan geldi kitaba derken yine esas çiftimizin mevzularına(sevgililik) geri dönüş yaptık.


Yazarın diğer serisinde de smut vardı ama böyle yok bakışlarımız kesişti yanıyorum, ayy ne kadar kazanovada olsa onu görünce bana bir şeyler oluyor diye karakterler yoktu. Konular daha güzeldi. Yani konu F1 olduğu için mi bu kadar belden aşağı düşünceler ortaya çıktı.
Bakın diğer kitaplarda da smut vardı ama onlarda en azından altı dolacak konular vardı.
Yani karakterimizin acıları, geçmişleri falan baya etkileyiciydi ama bunda.
Abisine olan desteği dolayısıyla çok sevdim ama bel altı düşünceler, Noah'ın sürekli kadınlarla düşüp kalkması cidden iğrençti.
Hele kızla konuşma yapıyorlar, sonrasında yaptığı. Burada kızın gururu olsaydı hemen üstüne atlamazdı.

Ciddi bir hayal kırıklığı oldu. Yukarıda da dediğim gibi seriye devam etmeyi düşünmüyorum, belki abinin kitabını alırım ama diğerleri okumaya değer karakterler değiller açıkçası. Yani karakteri geçtim konuları okudum ilgimi çekseydi belki okurdum ama onların bile albenisi yoktu ne yazık ki.
Bu arada bu kitabı merak etmemin nedeni Beklenmeyen Koşullarda erkek karakterimiz ve kardeşleri sürekli F1 izliyordu, orada bir aşka gelmil F1 için dedim yazarın bu kitabı çoook güzel olur ama fıs çıktı ne yazık ki.
Smutsuz kitap kalmadı neredeyse, zaten bunu bilerek alıyoruz bizde ama sürekli karakterler birbirleri hakkında bel altı düşüncelere girmesinden tiksindim. Eskiden vardı bunlar, hiç sevmezdim. Uzun zaman sonra böyle bir kitap okumak hoşuma gitmedi, inşallah daha denk gelmez. :/



Kitaba Puanım 5/3,5^^




Alıntılar^^^


İnsan kötülerden kurtulmak için uğraştıkça onlardan birine dönüşüyordu.


*****


Midemde çalkantılı bir kıskançlık hissi dönüp duruyordu. Onu abisinden kıskanmak... bu da yeni bir tür eziklikti.


*****


Sevdiğin insana yardım edememek hayatımın en berbat hissiydi.







Bir yorumda böylece biter, başka yorumlarda görüşmek üzere^^
Sevgiyle kalın^^







Buralarda da varım^^





29 Şubat 2024 Perşembe

Son Teklif//Lauren Asher Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
Dreamland Milyarderler serisinin sonuna gelmiş bulunmaktayız. Serinin ilk kitabı Küçük Detaylar, ikinci kitap ise Beklenmeyen Koşullar ve bir de bu kitap. Kısa serilere seviyorum. Uzatmadan üç kitapta bitirmiş sağ olsun yazar.
İlk kitabı sevmiştim, ikinci kitap eh işteydi ama son kitap, yani bunu daha çok sevdim. Hepsinin kendine göre konusu vardı ama bu kitapta Cal'in yaşadıkları, yeni karakterlerimiz falan çok güzeldi. 550 sayfalık kitap olmasına rağmen aktı gitti kitap. :)


Callahan
Ben, herkesin kapalı kapılar ardında dedikodusunu yaptığı Kane’dim.
Zengin. Mesleği bırakmış sporcu. Tam zamanlı alkolik.
Gerçek beni ise çocukluk arkadaşım ve sevdiğim tek kadın Lana Castillo’dan başkası tanımıyordu.
Altı yıl önce kalbini kırdığımda, ona Wisteria Gölü’ne bir daha asla dönmeyeceğime dair söz vermiştim.
Dedemin vasiyeti her şeyi değiştirene dek de sözümü tuttum.
Mirasımı almak için göl evini satmadan önce orada bir yaz geçirmekle görevlendirilmiştim.
Dedemin bu isteği teoride basitti, ta ki tüm planım daha ilk günden berbat olana kadar.
Anlaşılan Lana yalnızca o evde yaşamıyor, aynı zamanda evin sahibi olduğunu da iddia ediyordu.
Alana Callahan Kane’e âşık olmak bir hataydı.
Bunu bana altı yıl önce kalbimi kırıp dostluğumuzu mahvetmeden önce bizzat kendisi söylemişti.
Bir daha buraya dönmeyeceğine söz verdiğinde aptal gibi ona inanmıştım.
Ama Cal, göl evini satmak istediğini söyleyerek tekrar çıkıp gelmişti.
Planını bozan ne miydi?
Benim adımın da o tapuda yazıyor olması.


Cal ona ve kardeşlerine bırakılan mirası alabilmek için dedesinin vasiyetindeki şartlarını yerine getirmek zorundadır.
Şart ise yıllar önce geri dönmemek için söz verdiği kasabaya bir daha gidip oradaki evi satmaktır. Gittiğinde ise çok büyük bir sürprizle karşılaşır.
Yıllar önce bağımlılığı yüzünden sevgilisinden ayrılan Cal eve döndüğünde evde hem sevgilisini hem de kendisine benzeyen kızıyla tanışır.
Bir yaz boyunca orada kalmak zorunda kalacak olan Cal'i büyük imtihanlar ve pişmanlıklar beklemektedir.
Cal'e Beklemedik Koşullarda sinir olmuştum, Iris'i kollayıp Declan'a yaptıklarını okuyunca dedim senin kitapta da seni çektirsin partnerin asdfghjk
Ama arkadaşlar çok üzüldüm Cal'e.
Çünkü yaşadığı şeyler kolay değildir, annesinin kaybı, yaşadığı kaza ve kariyerinin bitmesi. Babasının zorbalıkları ve kardeşleriyle iyi anlaşamaması hepsi üst üstte geldiği için zorlu bir hayat geçirmiştir.
O yüzden bağımlıklarından kurtulması cidden zordu ve tutunacak bir dal olmadığı için çokta umurunda değil ama kasabaya geldiğinde en azından biraz destek gösterebilirlerdi.
Tamam kasaba halkı neyse de Alana'nın davranışlarına kızdım açıkçası. Biliyor yaşadıklarını, tamam bazı şeyleri yapmasına izin verme ama anlayışlı yaklaş, üstüne gideceğine az da olsa yanında dur. Bu kısımlarda Alana'ya aşırı kızdım. Cal sonuna kadar çok tatlıydı, Alana ile geçinmesi, ona yardım etmesi çok güzeldi. Zaten para her kapıyı açar mevzusu var. O yüzden bazı yaptığı jestlerle her türlü herkesin kalbini kazanırdı. :D
Ve Cami aralarında iletişim çok güzeldi, o kadar tatlılardı ki onların kısımları okumak çok eğlenceliydi. <3


Alana yıllar önce sevgilisinden ayrıldıktan sonra zorlu bir süreç yaşasa da arkadaşları, kasabalı ve kızıyla beraber bu süreci bir şekilde atlatır ta ki bir akşam kapısında Cal'i görene kadar.
Ondan sonra geçmişe gitmesi, yaşadıklarını tekrardan hatırlaması ve güven problemini atlatamaması sıkıntılara yol açar.
Bir yaz boyunca Cal ile beraber olmak zorunda kalınca bir şeyler değişecek mi diye umut etmeye başlar.
Alana'ya çok üzüldüm, yaşadıkları, Cal'ın bırakıp gitmesi falan çok yıpratıcı şeyler. Sonradan kızının geleceği, kendi hayalleri falan derken zorlu bir hayat geçiriyor ama Cal'ın gelmesiyle bir şeylerin değişmesi güzeldi ama çoğu tavrını sevemedim cidden.
Çünkü sadece kendisine kadar davranması hoş değildi. Yani kızını düşünmesi güzeldi ama kızı olmasa bile bencilliği de ortadaydı. Bu yazar kesin aşırı feminist asdfghjkl
Tabii feministliği çok yanlış anlamış o ayrı ama neyse :D

Diğer karakterlerde kardeşlerin desteği çok tatlıydı, hele o mesajlaşmalar falan eğlenceliydi. Diğer kardeşleri gibi Cal'de fedakarlık yapıyor ve bence diğerlerine göre Cal'ın daha büyük bir fedakarlık yaptığını düşünüyorum.
Göl detayı, eski anılar ve kitap okuma detayları ayrıca güzeldi. Cal yalnızlıktan kitaplara sarıyor ve okuyor. Çok iyiydi ve kitapçıya gidip şak şak kitap alıyor. İşte zengin olmak bunu gerektirir asdfghjk
Sadece Cal'ın neden iş konusunda geri durduğunu anlamadım. Yani önceden onunda bir şekilde işin ucundan tutmasını çok isterdim. Ailenin hem yaramaz hem de bir işe yaramayan çocuğunu çok iyi temsil etmişti. Tam tersi olabilirdi.


Her şey güzel giderken tabii ki işler karışacaktı, spoiler yazacak bir durum yok ama Alana'nın yine bencilce davranması çok sıkıcıydı. O yüzden okumaya başladığımdaki hissiyatım bu sebeple Cal'e üzülmemle noktalandı. :D
Alana'nın hayalleri çok güzeldi yaaa, kıskandım sdfghjkl
Bence seriye yakışan bir son olmuş, bazı şeyler değişebilirdi ama bir insan yedisinden neyse yetmişinden de o oluyor.
Sadece ben mi kaçırdım, hatırlamıyorum yoksa yazar atlamış mı anlamıyorum ama dedeleriyle olan mevzuya çok değinmemişler. Mesele Cal ve Dedesinin arasında geçenleri okumak isterdim merak ettim çünkü. Tamam dedesi sahip çıkmamış vs. ama neden gitmiş? Gitmeye ne tetiklemiş oralar hep havada kaldı. 550'lik sayfada şunu da yazmadıysa helal olsun yani :D

Seri bana göre ahım şahım bir şey değildi ama her kitabın kendine göre güzelliği olduğundan okunacak bir seri diyebilirim. Yazarın kalemi akıcı, bir oturuşta yüz sayfa falan okuyorsunuz. Benim biraz elimde süründü, çok fazla okuyamadım yoksa bu kadar sayfa olmasına rağmen benim hızıma göre üç gün verebilirdim. :/
Son bölümde bütün ailenin bir arada olması, gelişen olaylar(burası spoiler olur diye geçiyorum :D) vs. derken bence güzel bir sondu.
Tavsiye olarak size kalmış, çünkü alın desem beğenmezseniz üzülürüm. Elinize geçerse ilk kitabı okuyun, severseniz devam edin derim^^



Kitaba Puanım 5/4^^




Alıntılar^^

"Sen her zaman benden daha iyisini hak ettin."
"Hayır. Ben, senin bana iyi davranmanı hak ettim."


*****


Ben onu ne kadar seversem seveyim, en başta o kendini sevmediği sürece benim sevgim asla yeterli olmayacaktı.
Bundan kesinlikle emindim.


*****


Bizi en çok incitenler daima en çok sevdiklerimizdir.


*****


"Şu kelimeyi tekrarlamayı kes."
"Neden?"
"Çünkü kelimelerin anlamları vardır ve eylemlerin onları ucuzlaştırıyor."



Callahan Kane tarafından kalbinin kırılmasının nasıl bir his olduğunu çok iyi biliyordum. Ardında ne kadar uğraşırsan uğraş doldurulamayacak bir boşluk bırakıyordu.


*****

"Senin için her şeyi yaparım."
Alt dudağı titredi.
"Biliyorum."


*****


"Hiçbir şey bizim ilişkimizle kıyaslanamaz ve hiçbir zaman da kıyaslanamayacak."


*****


"İnsanın kendine aşık olması başka birine aşık olmaktan on kat daha zormuş, özellikle de kendinde sevecek pek fazla yön bulamıyorsa."





Yeni yorumlarımda görüşmek üzere, sevgiyle kalın^^


Buralarda da varım^^



31 Temmuz 2023 Pazartesi

Dikenler Şehri//C.N. Crawford Kitap Yorumu^^

Herkese merhabaaa^^
Böyle başlamayalı uzun zaman olmuştu, özlemişim eskileri yazmayı. Blogumda öyle ahım şahım değişiklikler yapmıyorum, hatta en son değişimi pandemiden önce yaptım diye hatırlıyorum. Çok değişim insanı değilim, o yüzden kalıyor böyle. :)
Yazı olarak eskiye göre hareketsiz, mesela eskiden mim falan yazardık ama o da yok. Film yorumları yazardım, onu da bıraktım çünkü eskiye göre çok az film izliyorum. Şimdi işte sadece kitap ve dizi yorumu kaldı. Alışverişleri bile çok geç yazıyorum. :/
İç dökmeli bir başlangıç oldu, kitabımıza dönelim. :)
Serinin birinci kitabı olan Dikenler Şehri'ni sevdim ama en sevdiğim o sonunda bizi merakta bırakmasıydı. Normalde hiç sevmem, hatta derim ki seri tamamlansın öyle başlayayım okumaya ama bu sefer yeni kitap olduğu için okumak durumunda kaldım ve olanlara bakın. :/
Yine de, bunlara rağmen cidden sevdim.



Bir zindanda kendi kendime doğum günü şarkısı söyleyeceğim hiç aklıma gelmezdi. Ama akıl almaz derecede seksi bir iblis içki içmeye gittiğim barı basınca tam da öyle oldu. O iblis, Kaos Lordu olarak tanınıyordu ve beni, bana ikizim kadar benzeyen biriyle karıştırıyordu.
İyi ki doğdum. Sonunda kanımı tattığında benim düşündüğü kişi olmadığımı anladı. Ben de ortak bir yanımız olduğunu fark ettim; ikimiz de intikam arzusuyla yanıyorduk. Böylece bir anlaşma yaptık: Annemin katilinin izini sürmek için yasak şehirde kalabilecek, karşılığında da onun arzuladığı intikamı almasına yardım edecektim. Sadece koca bir şehir dolusu iblise rol yapmam gerekecekti. Ama bir sorun vardı: O, benim baş şüphelimdi. Bunu hatırlamak onunla iş birliği yaparken gittikçe zorlaşıyordu. Kaos Lordu’nun her sıcak dokunuşuyla tehlike girdabına biraz daha çekiliyordum. Onun büyüsüne tamamen kapılırsam beni bekleyen tek şey ölüm olacaktı.


Rowan burs alıp dikenler şehrinde okumak ister, çünkü seneler önce ölen annesinin intikamını almak zorundadır. Bunun içinde iblislerin olduğu dikenler şehrine gidip, annesine bunu yapanı bulmaktır.
Kötü bir günün ardından arkadaşıyla eğlenmeye giderken karanlık lord ile karşılaşır ve bir anda hayatı değişip bambaşka bir insana bürünür.
Rowan'ın azmini sevdim, olması gereken kişi olduğundaki o motivasyonu harikaydı. Sürekli o olsaydı böyle yapardı düşüncesi çok hoşuma gitti. Şurada pot kıracak diyordum ama beni şaşırtıyordu.
Böyle aklı bir havada, boyundan işlere kalkışan bir karakter değildi. Genelde bu tarzda karakterlerimiz dik başlı olduğundan böylesine denk gelince şaşırıyoruz. :D
Devamından büyük sürprizleri var gibi ama bakalım neler olacak. :)


Karanlıklar Lordumuz vay anasını sayın seyircilerdi resmen. Aslında ne olduğu ortada ama zaten genel fantastik erkek karakterlerimiz böyle değil mi? Ama Rowan'ın tasvir edişi başkaydı, beğendimm :D
Lord hem bize hem de Rowan'a karanlık biri olduğundan kendisini okuyup öyle tanıyım derim ama seveceğinizden eminim ve sonuna rağmen kendisine hayranız :D Gazabından korkulacak bir karakter, neler yaptı neler :O

Kitapta geçen kral, arkadaş ve düşmanda vardı tabii ki ama kitabımız kısa olduğundan çok ön planda değillerdi. O yüzden pek kimseden bahsetmeme gerek yok.
Sadece devam kitaplarında önemli roller üstlenecekler gibi geliyor.
Seri başlangıcı olduğunu için çok fazla neden burası olmamış diyemiyorum, çünkü olması gerekenler bunlar. Kısa olması beni bir miktar üzmüş olabilir ama buna rağmen dolu dolu bir kitaptı.
O sonla zaten nasıl dolu dolu olmasın.
Devam kitaplarında gereken kişilerin gereken cezaları olmasını istiyorum bu arada. Gözüme gözükmemesi gereken bir kaç karakter var -_-


Devam kitabını ciddi anlamda bekliyorum, o kadar merak edilesi bitti ki dayanamadım hemen gidip diğer kitapların konularına baktım. Şu anlık üç kitaptan oluşuyor, devamı gelir mi bilmem ama şu anlık seriyi sevmeme rağmen üç kitapla kalmasını ümit ediyorum. :)
Fantastik severler için on numara beş yıldız bir kitap. Evreni sevdim, aynı bizim dünya gibi ama dikenler şehri bambaşka bir yer. Garibime gitse de hoşuma gittiğini fark ettim.
O yüzden fantastik olarak akıcı, çerez ve güzel bir kitap öner derseniz önereceğim bu kitap olur.
Sadece diğer türlerine göre yetişkin içeriği daha fazla, buna dikkat etmenizi öneririm. :)



Kitaba Puanım 5/4^^


Alıntılar^^

"Sen gerçekten ateşten korkuyorsun."
"Evet, öyle bir sorunum var."
Bir adım yaklaştı. "Burada benimle birliktesin, benimle çalışıyorsun. Kimsenin seni incitmesine izin vermeyeceğim. Anlaşıldı mı?"


*****


"... O benim bilinçaltım gibi."
"Hımm. Bu kulağa, fanilere özgü daha fazla incelemek istemediğim, incelersem beni sinir edecek bir şeymiş gibi geliyor."


*****

"Gülünç olma. Ben tanrısal güçlerle donatılmış dört yüz yaşında ölümcül bir kaos lorduyum. Hiçbir şeyden korkmam."
"Artık sana inandığımdan emin değilim, Orion."
"Büyüden anlamıyor olabilirdim ama kaygıyı tanırdım.


*****

"Göğsün nasıl?"
"Her zaman olduğu gibi." Kurnaz bir ifadeyle gülümsedi.
"Dışarıdan iyi, içeride ölü. Neyse ki sadece mecazi anlamda."


*****

"Nesin sen?" dedim.
"Muhteşemim," diye mırıldandı.




Kısa kitaptı ama bir sürü alıntısı oldu, en sevdiğim^^
O zaman başka yorumlarımda görüşmek üzere. :)




Buralarda da varım^^


25 Haziran 2023 Pazar

Icebreaker//Hannah Grace Kitap Yorumu^^

Merhabalar^^
Sıcağı sıcağına kitap yorumu yapmaya geldim, şimdi yazıyorum ama ne zaman yayımlanır Allah bilir ama ben yazayım, aklımdan çıksında ne zaman yayımlarsam artık(kısa zamanda olsun ama).
Kitabımız Olimpos yayınlarının yeni kitabı. Yabancı kitap kurtları çok sevdim, bayılıyorlamış bu kitaba, seriye ve sonunda bizde de çıktı.
Peki o kadar övülmeyi hak etti mi? İşte onun yorumu devamında. :)
Her şeyden önce kitabın akıcı olması çok güzeldi, o yüzden bir kaç günde 550 sayfalık kitabı bitirdim, benim için rekor asdfghjklş


Hayatını bütünüyle planlamıştı, ta ki o gelene kadar...

Anastasia Allen’ın küçüklüğünden beri tek hayali, Amerika Birleşik Devletleri olimpiyat takımına girmekti.
Kaliforniya Üniversitesi, Maple Hills’ten tam burs aldığında ve rekabetçi artistik patinaj takımına çiftler kategorisinde seçildiğinde her şey planlarına uygun gidiyordu.
Önüne hiçbir engel çıkamazdı; ajandasındaki bütün planlarını altüst eden hokey takımı ve Kaptan Nate Hawkins bile.
Nate, okuldaki son senesinde kaptan olarak görevini yerine getirip takımının buzda başarılı olmasına odaklanmak istiyordu. Ama üniversitenin iki buz pistinden birinde hokey takımı yüzünden ufak bir aksilik yaşanmıştı. Bu yüzden ona katlanamadığı açıkça belli olan Anastasia da dâhil olmak üzere artistik patinaj takımıyla aynı pisti paylaşmak zorunda kaldığında, görevine odaklanmak çok da kolay olmayacaktı.
Diğer yandan, Anastasia’nın partnerinin başına gelen talihsiz bir olay sonucu turnuvaya hazırlanmak için tek şansı kalmıştı: Hiç hoşlanmadığı ve köşe bucak kaçtığı Nate Hawkins.
Buz pistinde kıvılcımlar havada uçuşurken Anastasia’nın hedeflerini başarmak dışında hiçbir endişesi yoktu. Çünkü bir ilişki istemediği gibi bir hokey oyuncusuna da asla âşık olamazdı. Öyle değil mi?


Anastasia artistik patinaj takımında çift olarak çalışmaktadır, önemli maçları olan Anastasia‘ya hayatını planlı olarak yaşamaktadır. Planı bozulduğunda strese giren Anastasia‘yı en son ve en çok strese sokan da Nate olur. Kaydıkları buz sahası kullanılmayacak hale geldiği için Anastasia‘gilin kullandıkları sahayı kullanmak zorunda kalan Honey takımı iki takımında anlaşması için elinden geleni yapmak isterler, en çokta takımın kaptanı olan Nate bununla uğraşmak zorunda kalacaktır.
Partneri ile yeri gelince sorunlar yaşayan Anastasia Honey takımınıda sürekli etrafında görünce Nate’in bir kaç hatasında şahit olunca hokey takımı Anastasia‘yı kendilerinin tarafına çekmek zorundadırlar.
Böyle okuyunca sanki Nate’i anlatıyorum ama konu böyle başlayınca anca bu kadar analatabildim. :D
Anastasia’ya ya aşırı sinir olmuş olabilirim. Kız herkese iyi, Nate’e gelince bi çemkirmeler, sinirlenmeler falan. Yazarlara birileri söylesin karakterleri böyle yazınca sempatik olmuyorlar. Beni sinir ediyor mesela, yani bi tane adı lazım değil var, ona var ya gösterdiği sabrın %0,00001’ini Nate’e göstermedi. Şimdi ben nasıl seveyim?
Onun dışında öyle masum bir karakter değildi, yaptıklarını okuduğunuz zaman masum olması sırıtırdı cidden. Bu yüzden sevdim asdfghjkl Yani kıza sinir olduğum kadar sevdim de :D



Okulun Hokey kaptanı olan Nate takımı için elinden geleni yapmak istemektedir. Üç arkadaşıyla beraber aynı evde kalan Nate kullandıkları sahanın bozulmasıyla Anastasia’gilin sahayı kullanmak zorunda kalırlar ve onlarla iyi geçinmek için elinden geleni yapmaya hazırdır, ta ki söylediği şeylerden sonra Anastasia‘yla arası bozulana kadar. Tam düzelteyim derken yine bozulması kendisini hem zora sokar hemde Anastasia ile aralarında çekime yol açar.
Offf aşk neden bu kadar kırocasın???? asdfghjklşi
Şimdi kendisi kıro değildi ve böyle her kızın hoşlandığı davranışları da vardı ama ben bunlardan hoşlanmıyorum. Hatta kızın davranışlarından sonra halen daha kendini suçlaması, oy bebeğim yapma etme demesi sürekli gözlerimi devirmeme neden oldu.
Hayır sende haklısın bebişim neden böyle davranıyorsun? Burada yazar bence kendi egosunu mu tatmin ediyordu anlamadım?
Bunların dışında o kadar düşünceli oluşu beni benden aldı ve Anastasia’ya karşı bu kadar tatlı oluşu çok hoştu.
Evet bunlar hoştu, şimdi gelelim asıl mevzuya.


Şimdi kitabımız aşırı aşırı yetişkin içerikli, yani tavşanlar gibilerdi diyeyim siz anlayın. Kitabın genel anlamı böyle olsaydı sevmezdim kesin ama kitabın neden 550 sayfa olduğunu şimdi anlamışsınızdır. asdfghjklş
Bu tarz kitapları sevmiyorum ama bunun karakteri, akıcı oluşu ve tostik ilişkilerin olmaması kitabı sevmeme neden oldu. Yine de cidden çok fazlaydı, acaba yabancılar o yüzden mi sevdi? Çünkü okuyan Türk okurlara bakıyorum da çok sevmemişler gibi.
Şimdi her şeyde olduğu gibi kıyaslama şart, bu tarzda da en çok sevilen lukov’dan Sevgiler geliyor. İnanın bu kitap o kitaba bin basar. O kitapta kızın iç sesi beni baymıştı, burada öyle değildi. Her ne kadar Anastasia’yı okuduysak Nate’ide okuduk. O yüzden belki de kitap sıkmadı.
Sonra bu tarz kitaplarda argo davranışlar falan çok olur ama burada yoktu, hatta Nate’in arkadaşları o kadar tatlıydı ki sdfghjkl Hele Henry, ona da geldiysek bahsedelim bari.
Hem açık sözlü hem düşünceli hem de yufka yürekli bir karakter kendisi, serinin ikinci kitabı Henry’yi anlatmıyor ama anlatmasını isterdim, istek değil ihtiyaç resmen asdfghjklş
Sonrasından Nate’in arkadaşlarının Anastasia’ya karşı davranışları, onu kelimenin tam anlamıyla yenge gibi görmeleri(başta değil) çok tatlıydı. Başta değildi dedim ama o zaman çiftimizin ilişkisi farklıydı. Mesela o mevzuda çok hoşuma gitmedi ama bu yazarların ne yaptıkları, ne yazdıklarına akıl sır eriyor mu? Yok.


Toplarsak yorumu kitabı sevdim, sevmediğim şeyler olmasına rağmen yine de sevdim ama en çok sevmeme neden olan şey, yine diyorum akıcı olması.
Bu tarz sevenlerin bayılacağı ama sevmeyenlerin rahatsız olacağı bir kitap bu arada. Bu tarz kitapları okumuyorsanız sevemeyebilirsiniz. Zaten karakter olarak sinir oluyorsunuz ama böyle anlaşmaları, tostik ilişki olmaması daha çok sevmenize neden oluyor, kafa karıştıran mevzular asdfghjkl
Mesela olaylar oluyor, diyorsun karakterler burada kesin saçmalayacak ama bir bakıyorsunuz aşırı sakin ve aklıselim davranıyorlar. İşte aradığım karakter, şimdi nasıl sevmeyeyim? :D
Yani böyle karakterler için ne çok sevdim ne de böyle sevmedim diyebiliyorum. O yüzden bu yorumdan bir şey anlamadım falan derseniz anlarım. :D
Biraz uzun bir yorum oldu, durup düşündüm unuttuğum bir şey kaldı mı diye ama yok gibi.
Yine de kitap hakkında dedikodu yapmak isterseniz sosyal medya hesaplarından beni bulun sdfghjklş


Kitaba Puanım 5/4^^


Alıntılar^^


Dalgaların her an beni alıp götüreceğini hissettiğim bir dünyada Nate, adeta olduğum yere daha sağlam tutunmamı sağlayan çapaydı. 


*****

“Gördün mü? Güvendesin.”
“Seni hak edecek ne yaptım ben?”
“Bilmiyorum ama ben de yengeç kıskaçların bile olsa senden hoşlanırdım.”


*****

Anastasia güneş gibiydi, insanın içini ısıtacak ve göz kamaştıracak kadar güzeldi. Ama dürüst olmak gerekirse onu en sevdiğim insan yapan asıl şey bu değildi.
Onun kararlılığına, bağlılığına, sevecen yanına, ilk başta ne kadar rahatsız olsa da bana tam olarak ne hissettiğini açık açık anlatabilmesine aşık olmuştum.

*****

Benim hayal gücüm, böylesine büyük bir mutluluğu düşleyecek kadar geniş değildi.




Başka yorumlarımda görüşmek üzere, sevgiyle kalın^^


Buralarda da varım^^