Sümeyye Demirkan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sümeyye Demirkan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Aralık 2024 Cumartesi

Çevrim İçi//Sümeyye Demiral Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
Kitabına baktığınızda böyle sakin, kendi halince bir karakter okuyacağım herhalde derken tam tersi bir karakter çıksaydı ne derdiniz?
Ben aynen öyle oldum, tasarımı, kapaktaki karakterleri görünce böyle eğlenceli ama sakinde bir kitap sandım ama bu karakterler çok başka arkadaşlar. Çoook eğlendim, iki karakterimizde birbirinden fenaydı. Hangi birine güleyim bilemedim.
Bir mesajla işler nerelere geliyor bu kitapla onu öğrenmiş olduk. :D
Eğlenceli, akıcı, kafamı dağıtsın diye benden kitap önerisi isterseniz işte bu kitap o.



Nida Azur kendi deyimiyle sıradan bir lise öğrencisi gibi görünse de küçük hayatının içinde birçok renkli detay barındırmaktadır. Bunlardan en önemlisi de sarı kulaklığıdır. Kıvırcık saçlarının arasında güneş gibi parlayan sarı kulaklığı da hayatındaki renklerden en özeli olmakla birlikte onu mutlu etmektedir. Ta ki zaten renkli hayatına bir renk daha girene dek! Bir gece ansızın telefonuna gizemli bir kişi tarafından atılan mesajla her şey değişir. Bu gizemli kişi çok uzaklarda değil, Nida’nın daima çevresinde dolanan biridir.
İşte burada Nida Azur’un renk körlüğü devreye girer! Şaka yapıyorum sanıyorsanız evet şakaydı ama bunlar sadece kaymak tabaka. Nida ve gizemli kişinin absürt, komik, tatlı ve bir o kadar da renkli hayatlarına dahil olmak isterseniz kulaklığınızı takıp onları dinlemeniz yeterli olacaktır çünkü böylesi bir düeti ilk kez duyacaksınız.


Nida okuldan eve gelmiş, yorulmuş yarın okul için hazırlanırken telefonuna telefonuna gelen mesaj ilgisini çeker. Gizli numaradan gelen mesajdaki kişiyi tanımaz ama mesajlaşmadan da geri kalmaz. Okuladan biri olduğunu anlar ama kim olduğunu bilemez. Zaten okulla çok alakası olmadığı için başkalarına da konduramaz. Bu sırada mesajlaşmalar devam eder ve o zamanlarda o kadar yardımı olur ki gizli numaranın bir anda iyi ki konuşuyoruza döner.
Tabii bu gizli numara daha fazla gizli kalmaz ve kimden mesaj geldiğini öğrenir. İlk çok şaşırır ama neden böyle bir şey yaptığını zamanlar anlar ve gizli numaranın yaptığı jestler ve iltifatlardan sonra her şey değişir.
Nida aşırı çatlak bir karakterdi, tabii daha çatlaklarını okudum ama bu da ele avuca sığmayan, yeri geldimi baya bir dobra olan Nida aşkı tanır ve onu çok sever. Oralar çok güzeldi ya, Nida güzel sevdi ama sevginin en ucunu, en acayibini yaşadılar asdfghjkl


Mustafa, nam-ı diğer gizli numara. Hoşlandığı kızın yüzüne söyleyemediği şeyleri mesajla atarak kendini alıştırma fikri mantıklı gelir ve bunu uygular. Ve istediği tam olarak olur. Artık Nida onu tanır ve rahatça konuşmaya başlar.
Ama baştan duygularını söylediği için iş sadece Nida’yı ikna etmeye kalmıştır.
Mustafa çok kafa bir karakterdi ve çok iyi aşıktı. Bayıldım aşkına, Nida’ya olan ilgisi, sözleri, o kadar beklemesi. Yani tam ideal erkek ama işte yok arkadaş, yooookkkk.
Bir Mustafa’mız olmayacak mı??? :D
Nidasu çok şanlısın kızzzz :D

Çiftimizin aileleri çok iyiydi, Mustafa’nın ailesinin çok okumuyoruz ama Nida’nın ailesi, hele annesi tam Nida’lıktı. Yani Nida kime çekmiş belli.
Bir zaman sonra şüphelendiğim şeyler olunca çok güldüm ya, cidden o kadarını beklemiyordum. Hayır bu mevzuyu Mustafa’ya söyleyince çokta şaşırmadı sdfghjk
Herkes bekliyormuş resmen. :D
Ekstra fazla karakter yoktu. Zaten genel olarak kitap çoğunlukla mesajlaşmayla geçiyor, o yüzden fazla olaya gerek yoktu. Hatta kitap bir yerde bitiyor ama yazar yeniden düzenleyip yazdığı için ek bölüm eklemiş olabilir. Wattpad’de yayınlanmış çünkü.


Yazarın kalemini seviyorum, hem dram yazıyor, hem böyle eğlenceli kitaplar. Yani bunu yazmayı herkes yapamaz. Mesela Mürekkebe Boynana Sardunya’da çok nahif bir seri, okursanız ne demek istediği anlarsınız. O yüzden böyle bir kitap yazması ilginç ama cidden çok güzel.
Bol bol eğlence olsun, kafamı dağıtsın, hemen okunsun bitsin diyorsanız tam sizlik bir kitaptı.
Ama her yaşa hitap etmez. Bunuda dipnot düşmek istiyorum, çünkü önerdiğim zaman benlik değilmiş ya derseniz üzülürüm. Çünkü karakterlerimiz liseye gidiyor, tabii zaman ilerledikçe hayatları, yaşları ilerliyor ama sona doğru. Bunu da çok okuyoruz diyemem.
Kısacası sevdiğim, eğlendiğim, okurken yer yer güldüğü absürt bir komedi kitabıydı. :)
Bu arada kendisi tek kitap ve tasarımı, kutu içeriği çok güzel. Ayracı, afişi, not defteri derken çok güzel bir kutuydu. Çok sevdim hepsini, emeği geçen herkese teşekkürler^^





Kitaba Puanım 5/4^^



Alıntılar^^

Durdu ve gülmeye başladı. Durmadım ve ben de eşlik ettim. Hani o bilmem kaç kuruşluk sakız fallarında çıkan dört satırlık maniler var ya? İşte onlar bizi anlatıyordu. Ben onun falında çıkmıştım.


*****


"Seni on beş yaşından beri seviyorum. On beş yaşından beri uzaktan kutluyordum doğum gününü. Şimdi on sekizine girmek üzeresin ve yanımdasın. Asıl şaka bu bence."


*****


Mustafa harika değil. O harika olamayacak kadar mükemmel.




"Kalbinin içindeyim zaten," dedim hızla.
"Kalbimin içindesin," dedi iç çekerek.


*****


Aslında hepimizin bir hikayesi vardı. Mühim olan nasıl karşılaştığımız değil, kiminle karşılaştığımızdı.


*****


"İşin garibi ne biliyor musun?" diye sorduğunda boş boş ona baktım.
"Bu saçma sapan esprileri yapmaktan hiç bıkmayacağım."






Bir yorumun daha sonuna geldik, sevgiyle kalın^^^




Buralarda da varım^^







8 Kasım 2024 Cuma

Notanın Ervahı//Sümeyye Demirkan Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
Yazarın diğer kitapları severek okumuştum(Bir tanesi hariç) onun dışından kalemini seviyorum, nahif karakterlerin yanından dert, dik duruş sergileyen karakterleri yazması inanılmaz güzelmiş. Yani hep aynı karakter mi yazmak daha iyi yoksa farklı konularda, farklı karakter yazmak mı? Bence ikincisi.
İşte yazarımızda öyle. Mürekkebe Boyanan Sardunya serisini okudum, orada hikayede, karakterlerde o kadar nahifti ki bu seriyi ilk okuduğumda yine öyle bir şey bekledim ama resmen ters köşe oldum arkadaşlar. :)


Leyla Neva sokakta şarkı söyleyerek hayalleri uğruna çaba harcayan idealist bir genç kızdır. En büyük hedefi konservatuvar okuyarak iyi bir müzisyen olmaktır. Bu uğurda birçok kişiyle savaşacak fakat asla pes etmeyecektir.
İlk ritim önce ellerine ardından da kalbine düşecek, hayatındaki insanların darbelerine inat hayatına yeni girecek olanların desteğini görecektir. En çok da Seyit Ali’nin... Çünkü büyülü notalar çıkarmayı ruhundan, o notalarla sevmeyi de ondan öğrenecektir.


 Leyla Neva okulun son yılında hem derslerini vermeye hem de konservatuvara hazırlanmaktadır. Hayatının tek amacı kazanmak olan Leyla'nın sesi de güzel olduğundan sokaklarda da şarkı söyler.
Bir gün okula giderken ara sokakta gördüğü bir çift gözü her gün görmeye başlar.
O gözler Seyit Ali'ye aittir.
O günden sonra her gün görmeye başlar ama başlarda sinir olur, zamanla daha çok çevresinde görünce de ve yaşadıklarını az buçuk anlayınca ona karşı bir şeyler hissetmeye başlar.
Leyla'yı sevdim, dik duruşu, kardeşine sahip çıkması, çoğu yerde mantıklı düşünmesi davranması işte budur dedirtti.
Öyle süklüm, püklüm bir karakter beklemeyin, aşırı dişli, kendi işini kendi yapan, kimseye muhtaç olmayan bir karakterdi. Kısacası hayran kalınan bir karakterdi.
Seyit Ali olduğu kısımlara da ayrıca bayıldımm 💔💖


Seyit Ali kendi halinde, ailesiyle değil de daha çok arkadaşlarıyla takılan biridir. Bir gün Leyla'yı görünce sürekli onun yanında olmaya başlar ama sadece sert hali ilgisi çektiğinde.
Sonrasında kader bu ya sürekli yanında olmaya başlar ve artık onu yalnız bırakmak istemez.
Şimdi tam olarak neden sürekli yanında olduğu ben tahmin ettim, kitapta çok fazla bahsetmedi ki bence devamından bahsedecek gibi.
Seyit Ali'yi çok sevdim yaa, aynı Leyla gibi. O da Leyla gibi sert, kendinden emin, kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan biri. Ne olursa olsun Leyla'ya sahip çıkması o kadar güzeldi ki.
Seviyorum böyle sert ama konu aşk olunca kendinden geçen karakterleri. Ama buna rağmen çok böyle kılıbık bir Seyit Ali beklemeyin. :D


Diğer karakterlerde Teoman’ı, Ceyhun’u, Timur’u ve geri kalanları sevdim ama bazısı vardı ki tam dayaklıktı. İlk başlarda zaten kendilerini belli ettiler.
Bir karakter vardı, Semih. Başta ne yalaka bir karakter derken sonradan Leyla’nın sırdaşı, arkadaşı olması güzeldi. Devamından okuyup, ona da neler olacağını okumak çok isterim.
Ömer var bir de, kitabın en en en tatlı karakteriydi. <3 Detaya girmeyeyim ama o olmasaydı Leyla’nın hayatı daha başka olabilirdi.
Son kısımda dahil olanlar ayrı güzeldi, yani tabii ki kötüler var ama iyiler ondanlardan daha iyiydi. :)


Konu olarak bir genç kızın hayalleri için, hayatı için ve duyguları için neler yapacağını okuyoruz. Keman çalması, şarkı söylemesi çok güzeldi. Böyle yetenekli olan kitapları seviyorum, yani şarkı söyleyen, bir şeyler çalan falan. Tabii devamından daha çok konserler, şarkılar vs olur. Severiz yanii. :D
Tabii takıldığım yerler oldu, mesela şu sürekli dudak ıslatma mevzusuna aşırı kıl oldum. Yani neden yani, oraları sürekli okumak zorunda mıydım?
İnşallah devamından daha az okuruz, mesela editör fark ederde azaltır. :D
Kızlı erkekli fark etmiyor, bütün karakterler dudaklarını ya yalıyor ya da ısırıyor vs vs asdfghjk
Sonrasından Leyla evet dik duruyor ama bazende ya çok korktu ya da hiç umursamadı. Bazen dedim ki acaba Leyla’nın ailesi olmasa mıydı? Yani biraz karışık, o bizi sinir edenler vardı onlar olmasa mıydı? Spoiler olur diye bir şey yazmak istemiyorum ama okuyanlar ne demek istediğimi bence anladı. :)
Bu iki şey dışından bir sıkıntı yoktu. Tabii kitap Wattpad çıkışlı olduğundan yine ardı arkası kesilmemiş, duyduğuma göre beş kitaptan oluşacakmış. Ben de şu an ikinci kitapta var, arayı fazla açmadan okumak istiyorum inşallah.
Sonu heyecanlı bitti, o neydi ki acaba diyerek. Bakalım devamından neler olacak.


Yukarıda da dediğim gibi yazarın kalemini seviyorum, her kitabından farklı karakter yazması aşırı güzel ve yetenekli olduğunu gösterir. Diğer bir serisi var Veda Caddesi diye, onu okumadım ve nasıl karakterler var onuda bilmiyorum ama yine farklı konusu ve karakterleri olacak gibi.
Devam kitabından Leyla’nın bir tık daha özgür olmasını umuyorum, yani böyle kitap falanda olsa gizli saklı işler olmuyor ya. Hadi birileri için neyse de diğer kişi için sıkıntı ve yakalanırsa ooo işler karışır.
Puntolar küçük, sayfa sayısı çok ama buna rağmen gerçekten sevdim. Akıcı olması bir tık daha erken bitirmeme vesile oldu. Zaten heyecanlı, şu bölüm bitsin, bu bölüm bitsin derken baya okuyordum. :)







Kitaba Puanım 5/4^^


Alıntılar^^



Ben öyle bir haldeydim ki en çok bunun özlemini duyuyordum. Gerçek bir dost, gerçek bir sevgi ve gerçek bir karaktere ihtiyacım vardı.


*****

Açtım gözlerimi, baktım gözlerinin en içine. Seyit Ali... Ne ima gizliydi bilmiyorum ama sanırım şu an aynı notanın üzerinde duruyorduk ikimiz de.


*****


Şeytanın bileklerinde saklıdır belki de insanlığın rehberi yalnızca ondan öğrenilmiş insanlık bu kadar kötü olabilirdi.




"...Yine diyorum sana, beni yaşadıkça tanıyacaksın. Ben de seni, insan bir insanı böyle tanır çünkü."


*****

Göz göze geldiğimiz anda dünyam durdu çünkü gözlerinde kendimi gördüm.


*****


"Biz birbirimiz için doğru insan mıyız yani?"
"İnkar edemem ama hayatıma senden başkasını da kabul edemem... Öyle bir geldin ki bana, senden başka tüm yolları kapattın sanki."


*****

"Adını koyduğum o kuşsun, uçmayı bekleme, sen çoktan kanatlanıp bana kondun."





Diğer yorumlarımda görüşmek üzere, sevgiyle kalın^^



Buralarda da varım^^




 

25 Eylül 2023 Pazartesi

Çiçekler ve Yasemin//Sümeyye Demirkan Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
Saat 22:30 ve ben yorum yazmaya başladım(01:27, daha yeni bu bitti) o kadar çok yazacak yorumum var ki inşallah bu akşam şöyle bir kaç yorumu yazmış olurum, son hazırlıkları da yapsam güzel olur ama bakacağız artık. :D
Kitap ilk çıktığında çok merak ettim, hatta hemen sepete ekleyip indirimli bulduğum an aldım. Biraz sıkıntılı oldu ama bir şekilde elime ulaştı.
Hemen okumak istemedim, yaza sakladım. Aldım elime, nasıl hevesliyim okumak için, içim kıpır kıpır ve beklentim everest dağından resmen ama büyük hayal kırıklığı oldu ve aşırı üzüldüm. Böyle beklemiyordum. Son yüz sayfayı atlayarak okuduğum doğrudur.



Yasemin Duman, ninesi ve hayatına renk veren dostlarıyla birlikte Muğla’nın küçük bir kasabasında yaşamaktadır. Yasemin’in bu tatlı dünyasına bir gün başka bir şehirden, gizemli ve en az onun kadar kendi iç dünyasında yaşamaktan keyif alan bir genç girer. Hiç ummadığı bir anda Yasemin’in hayatına dâhil olan bu genç, günden güne onun kalbine doğru bir yolculuğa çıkar.
Adımlar atılır, mesafeler çoğalır ama izler baki kalır.
“En güzel çiçek sensin,” dedi gözlerime, yüreğime dokunuyormuş hissiyle bakarken. “Yasemin… Çiçeklerin en güzeli.”
O çizdiğim resimdi ve kendini gözlerindeki sevgiyle boyadı.


Yasemin ninesiyle sessiz, sakin bir kasabada yaşamaktadır. Bahçesinden ve hayvanlarından aldığı ürünleri pazarda satan Yasemin bir anda tezgahına çarpan arkadaş grubu yüzünden ürünlerinden olunca çok kızar ama aralarındaki biri yardım edince olaylar başlar. Zamanla o arkadaşı, yani Melih'i sürekli görünce farklı biri olduğunu anlar ve ondan etkilenmeye başlar.
Yasemin karakterini sevdim, bahçesiyle ilgilenmesi, ailesine olan sevgisi çok güzeldi.
Aşk konusunda da çok iyiydi ama, aması var işte. :/


Melih arkadaşlarıyla kafasını dağıtmak için gittiği kasabada Yasemin'i görünce ilk görüşte aşık olur. Ondan sonra sürekli onunla karşılaşmak için pazara giden Melih sonunda bir şekilde Yasemin ile arkadaş olmayı başarır ve birbirlerini tanıdıkça aşk başlar.
Melih karakteri iyiydi, o da Yasemin gibi güzel sevdi.
Yaşadığı sıkıntılar üzücüydü, gerçi son kısımları atladığım için detayları bilmiyorum. Sadece aile olarak zor zamanlar geçirdiğini okudum.


Şimdiiiii gelelim asıl mevzuya. Ben okumaya başladığım zaman biraz daha böyle köy, kasaba, mahalle aşkı bekledim ama tanışmaları, buluşmaları ve birbirlerine aşık olmaları bir garipti. Tamam yavaş yavaş olacak bazı şeyler ama burada adlandırmadığım bir şey vardı. Ben daha çok böyle değişik, nefretten doğan bir aşk bekledim ama bir anda hooop bir şeyler hissediyoruz modu güzel değildi. Yani hemen aşık olmaları, olayların hızlı gelişmesini sevmedim.
Nasıl desem bilemiyorum, bu yüzden de o derinlemesine aşkı hissedemedim.
Kitap köy, kasaba değil de yabancı bir ülkenin kasabasında geçiyormuş gibi geldi. Melih Yasemin'in evine falan gidiyor, kalıyor. Nine bir şey demiyor. Gerçeklik yoktu ne yalan ki yazarı tanıyoruz, biliyoruz neden böyle oldu?
Sonra kaç senedir gelip gidiyor, o sürede hiç karşılaşmamışlar ama ikinci günde Yasemin'in kaçan koyunları Melih'lerin evine gidiyor, aşırı saçmaydı buralar. Yeni gelselerdi tamam ama kaç yazdır kalıyorlarmış hiç mi rastlamadılar? Neden böyle oldu bu kitap. :D


Daha ne yazsam bilemiyorum, işte böyle kalıyorum sevemediğim, yükselemediğim kitaplarda. 
Son yüz sayfayı atlayarak okurken üzüldüm açıkçası, yani bu kadar istekli başladığım kitabın böyle hayal kırıklığı olması cidden üzdü. Kitaptan çok beni nasıl üzdüğünü bahsediyorum ama ne yapayım.
Melih'in bir anda ortadan kaybolması, çiftimizin aralarından aşkın bir garip olması ne bileyim aklıma gelenler bunlar. Resmen kafamdan resetlemişim kitabı, neden sevmediğimden bile bahsedemiyorum. :D
Güllük, gülüstanlık kitabın içine bir de dramı eklemeleri kalp kırıcıydı. Yani neden yani, NEDEN?
Olmak zorunda değildi, böyle bir olay beklemiyordum. 



Ya işte kitabı çok beğenemedim, uzun zamandan sonra ilk defa bir kitaba üç puan vereceğim, buçuğu bile yok. :D Bilmiyorum çok mu beklentim yüksekti, ondan mı bu kadar sıkıntılı oldu ya da kafamda kurguladığım hikayenin olmaması mı üzdü beni bilmiyorum ama olmadı, olamadı.
Okumak isterseniz eğer yazar wattpad'de kitabı yayımlamış, oradan bakabilirsiniz.
Siz yine de bir şans verin, belki benden daha çok seversiniz. :)
Not: Yazarın kalemini gerçekten seviyorum, Mürekkebe Boyanan Sardunya serisi çok güzel, okumadığım son kitap kaldı. Yorumlarımı okumak isterseniz buraya tıklayabilirsiniz. O yüzden de beklentim yükselmiş olabilir. Diyorum ya kalemi güzel, kurgu olmamış.
Dipnot: Bu arada kitabı çok sevemedim ama bir sürü alıntı çıkmış yaa :D



Kitaba puanım 5/3^^




Alıntı^^

"Seni birkaç gündür göremeyince..."
"Dört gündür," dedi Melih. "Dört gündür ben de seni göremiyorum, Yasemin."


*****

"Sahte heaptan bakacağım herhalde. İyi bir Stalker asla kendi hesabını kullanmaz. Bunu bilmem gerekir ama senin kendi hesabın bile manav Hüseyin amca gibi. Nerede çiçek, böcek, koyun varsa doldurdun profiline..."


*****

"Bir deniz kenarı olur belki..." diye ekledim.
"Bir akşamüzeri olur ya da..."
"Biraz çilek olur, biraz kek..."
"Biraz rüzgar olur, biraz da sen..."


*****

"Peki, çok kız var mı?"
"Var."
"Güzeller mi?"
"Bilmiyorum."
"Nasıl bilmiyorsun?"
"İlgilenmiyorum, Yasemin," derken içimi sıcacık etti.
"Melih Şahiner'in güzellik anlayış Yasemin Duman'dan ibarettir."


*****

"Gidebilirsin, söz veriyorum, küsmem... Ama diyorum ya, en azından veda et."





Başka yorumlarımda görüşmek üzere, sevgiyle kalın^^




Buralarda da varım^^





27 Mart 2023 Pazartesi

Mürekkebe Boyanan Sardunya//Sümeyye Demirkan Kitap Yorumu^^

 Herkese Merhaba^^
Bir sürü yazı birikti ama çok şükür yorumları hazır, sadece son düzenlemeleri yapıp yayımlanması kaldı. İnşallah en kısa zamanda onları da yayımlarım, unutmadan yorumları yazayım da gerisi gelir. :D
Yazarın ve serinin okuduğum ikinci kitabı. İlk kitabın yorumuna buradan bakabilirsiniz.
Eğer ilk kitabı okumadıysanız devam etmemenizi öneririm, ilk kitaptan spoiler yiyebilirsiniz. ;)
Birinci kitapta Mislina'nın Akif Selim'e olan aşkını, hayatına girişini, ufak ufak tanışmalarını okuduk. Burada ise o tanışmalardan sonra daha çok şey oluyor bu kitapta.



Aşk bazen bir kitabın cümlesinde, bir çiçeğin yaprağında, bir damla gözyaşında ya da ilk bakışta gizlidir.
Mislina için de öyleydi.  Akif Selim’in mürekkep mavisi gözlerine bir kez bakınca kendi kalbiyle  tanıştı
ve o günden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı. 
Mislina Farah’ın aşkı o kitabın cümlesi, o çiçeğin yaprağı,  saf bir gözyaşı ve ilk bakışın sonuncusuna
uzandığı bir kalp atışıydı. Penceresinin önündeki sardunyalar arkadaşı, Çakır yoldaşı,  Kumru ise sırdaşı oldu. Tüm bu güzel şeyler Akif Selim’in kalbine giden
zarif ve tehlikesiz bir yoldu. 
Sevginin en masum, en derin, en saf haliydi onların hikâyesi. Kırılan kalpler bile var oldukları bedenleri sevdiler çünkü gün sonunda iyileşeceklerini bildiler. Sevgi bazen acıtsa da ince ruhlar acıttıkları yerleri öper, iyi ederdi. Tıpkı bu iki ruhun sahibi gibi.


Mislina Akif Selim'le daha çok vakit geçirir ve yaşadıkları hayalden de ötedir. Okulda, dışarda, eve gelirken beraber zaman geçiren Mislina'nın hayatında da değişen şeyler olacaktır.
Mislina'nın hayallerinin gerçek olmasına bayıldım, bayıldımmm
Yine çok fazla içsel düşünceleri vardı kendisinin, tabii bu sıkıcı değil, zaten yazarın kalemini bu yüzden seviyorum, kalın ve küçük puntolu olmasına rağmen kitabı akıyor gidiyor.
Mislina'nın bazı yerlerde düşünmeden davranmasına acemice bulsamda o da kitabın gidişatı deyip okumaya devam ettim.

Akif Selim, o kadar narin, kalbi temiz ve koca yürekli bir karakterdi ki çok sevdim. İlk kitapta çok Mislina kadar tanıyorduk, burada aynı onun gibi yavaş yavaş tanıdık. Aynı Mislina gibi, ağzı var dili yok. Tam bir iyilik abidesi ama böyle sessizlerinden.
Şu an ne yazsam olmuyor, bence okuyup öğrenin derim.
Ama cidden böylesi gerçekte var mıdır ya, olsa ne güzel olur. Gerçi bizi bulur mu ki? :D Bütün şanslar Mislina'yı bulmuş. :P :'(


Karakterler hakkında öyle uzun uzun yazmadım, dediğim gibi okuyunca tanımanızı öneririm. Kitapta geçen bir kaç olaya değinmek istiyorum.
İlk olarak şu Mislina'nın isteme mevzusu var, ilk kitabı okuyanlar bilir. O mevzunun uzaması saçmaydı cidden, en son olanlardan sonra okurken çıldırdım resmen. Bir de böylelerinin gerçekte olması beni daha da sinirlendiriyor. 
Sonrasında barışma ve bazı sıkıntıların olması bana garip geldi, yani zaten yeterince kitap uzun, bir bölüm onu yayarak anlatılsaydı daha güzel olurdu.

Kitabı okuduğum sırada büyük felaket oldu, ben de ağır ilerlediği için bırakıp başka kitaplar okudum, sonra biraz kendime gelince buna başladım ve bitirdim.
Bazı şeylerin uzatılması çok saçmaydı, bunu spoiler olarak yazacağım içimde tutamam ama yok yani neden o kadar uzatıldı anlamadım gitti.
Kitap wattpad kitabı olunca işte böyle upuzun oluyor.
Bunları yazdıktan sonra sevmedin mi diyeceksiniz ama yok sevdim ama ilk kitap bir tık daha mı iyiydi ne.
Yorum yazarken neden bu kadar zorlandım anlamıyorum şu an, kafam bomboş, acaba arayı açtım ondan mı, ya da yazacaklarım spoiler olur diye mi bu kadar kısacık yazıyorum anlamadım.
Bir de kitabı okumaya başladığımda çok heyecanlıydım, beklentim çok yüksekti ama istediğimi pek alamadım. İnşallah son kitap bu kitaptan daha güzeldir.


-Spoiler Başlangıcı-

Kitabın yarısına kadar sevgili değillerdi ama sevgili gibi davranıyorlardı, mesela o tren mevzusu, arkadaşı Ezgi'nin yüzünden ders çalıştıkları gece Akif Selim'de kalması, yağmur mevzusu sonrasında birden bire ayrılmaları çok saçmaydı. Yani sürekli şuna bir ad koyun dedim durdum, tamam sürekli okulda, dışarda gezebilirsiniz ama trendi, gece kalması falan bunlar için adı konmuş bir şey şarttı bence.
Yani o ayrılığı biraz daha geç yazabilirdi yazar, pat diye Akif Selim değişti, sonra hop ayrılık dendi ve olaylar bambaşka bir hal aldı.
Tabii sonradan barışmaları çooook güzeldi, Mislina cesaret etmeseydi olaylar bambaşka olurdu ama kitap bu arkadaşlar illa ki barışacaklardı.
Son kısımda Akif Selim'e olanlara üzüldüm, bundan sonra ki kitapta da bunları mı okuyacağız yaa. :'(
Ama o son kısımdaki sahne off yani offf <3
Yazar nasıl bitireceğini iyi biliyor beee <3
Yukarıda diğer karakterlerden bahsetmedim yine spoiler olur diye. Kadir'e hep beraber üzüldük, Ezgi'nin yaşadıkları... O kadar üzücü ki, neyse ki iki türlü de düzeldi. Akif Selim'in abisiyle shipliyorum, hadi bakalım.
Bir de o var, başta kötü gibi olacak derken sonradan minnoş bir abi oldu çıktı. :)

-Spoiler Sonu-


Genel yorumum böyle, spoilerda içimi baya döktüm, nahif, içe dokunan, çok güzel seven karakterlerin olduğu bir seri. Bu tarz seviyorsanız bence çok seversiniz, ben seviyorum mesela ama mantık hataları beni yoruyor, kitaba olan hevesim bitiyor ne yazık ki.
O yüzden bu kitapta beklemediğimi bulamadım, son bölümlerde olanlardan sonra son kitabı bundan daha çok seveceğimi düşünüyorum inşallah, çünkü olaylar daha farklı olacak gibi.
Bir de yazarın çıkan yeni bir kitabı var, onu araya almak istiyorum, sonra son kitabı okur seriyi bitiririz inşallah^^




Kitaba Puanım 5/3,5^^




Alıntılar^^

Utangaçtı, merhametliydi, sakindi ve her şeyden evveli eşsiz bir ruhun sahibiydi.


*****

Akif Selim: Öylece gidip-gelmek... Birkaç kitap, biraz sıcak çikolata, battaniye, biraz müzik ve biraz da sen... Çok güzel olur Mislina.


*****

Yüzündeki o nahif tebessüm bana tüm sabahlarımı vermişti. Tüm sabahlarını hediye etmişti.


*****

"Uzun zamandır seni kulaklıkla müzik dinlerken görmüyorum."
"Çünkü artık dinlemem gereken başka biri var."


*****

Sen, okuduğum kitapta altını çizdiğim o cümlesin.


*****

"Ellerim," dedi...
"Ellerini beklemiş bunca zamandır tutmak için. Çiçeklerin açması için baharı beklediği gibi."






Bir yorumda böylece biter, başka yorumlarımda görüşmek üzere^^
Sevgiyle kalın^^


Buralarda da varım^^




3 Ağustos 2022 Çarşamba

Mürekkebe Boyanan Sardunya//Sümeyye Demirkan Kitap Yorumu^^

Merhabalar^^
Nasılsınız, nasıl gidiyor hayat? :) Benim aynı devam şükür, rutinlerimizi yaşıyorsak ona bile şükretmemiz lazım. Tamda bize rutinlerini her dakika hissettiren bir kitapla geldim. Kitabın adı Mürekkebe Boyanan Sardunya değilde Mürekkebe Boyanan Rutinler olmalıydı asdfghj
Neyse bu komikti, şimdi böyle espri yaptım diye de kitabı kötülediğimi düşünmeyin. İlk olarak yazar edebiyat okuyan biri, o yüzden kalemi gerçekten kuvvetli ve güzeldi. Su gibi yazıyor maşallah ama bir kaç sıkıntısı vardı, bunları yorumumun devamında yazacağım inşallah. :)


Aşk bazen bir kitabın cümlesinde, bir çiçeğin yaprağında, bir damla gözyaşında ya da ilk bakışta gizlidir.
Mislina için de öyleydi. Akif Selim’in mürekkep mavisi gözlerine bir kez bakınca kendi kalbiyle tanıştı
ve o günden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı.
Mislina Farah’ın aşkı o kitabın cümlesi, o çiçeğin yaprağı, saf bir gözyaşı ve ilk bakışın sonuncusuna uzandığı bir kalp atışıydı. Penceresinin önündeki sardunyalar arkadaşı, Çakır yoldaşı, Kumru ise sırdaşı oldu. Tüm bu güzel şeyler Akif Selim’in kalbine giden
zarif ve tehlikesiz bir yoldu.
Sevginin en masum, en derin, en saf haliydi onların hikâyesi. Kırılan kalpler bile var oldukları bedenleri sevdiler çünkü gün sonunda iyileşeceklerini bildiler. Sevgi bazen acıtsa da  ince ruhlar acıttıkları yerleri öper, iyi ederdi. Tıpkı bu iki ruhun sahibi gibi.

Mislina ailesinden uzak bir şehirde okuyan genç bir kızdır. Aşk sebebiyle yurtta değil de evde kalıyordur ve tekte değildir. Kuşu, köpeği ve çok sevdiği sardunyaları vardır.
Okulda daha ilk görüşte aşık olduğu Akif Selim'i görünce ilk ve tek aşkını bulduğunu anladığındaondan uzak kalamaz. Çok sessiz ve kendi halinde olan Akif Selim'e yakın olmak için onun yaşadığı apartmanda ev tutar. Aynı sınıfta olmalarına rağmen ne okulda ne de yaşadıkları apartmanda karşılaşırlar. Zaman sonra cesaret ederek hasta diye ona mandalinaları götürdükten sonra aralarında iletişim başlar ama böyle gıdım gıdım.
Mislina'yı sevdim, tam böyle sessiz sakin, kendi halinde, iyilik timsali, kimseye dert olmayan bir karakterdi. Şimdi seriyi sevenler sen ne diyorsun diyebilir ama sizce Mislina'nin tek kelime dahi konuşmadığı, görüşmediği çocuğun apartmanına taşınması normal mi? Her şeyini biliyor resmen. Bir şey demeyeceğim ama düşününce bu çok garip geldi İkizle bana. :D
Onun dışında olmama ihtimali olmasına rağmen çok güzel sevdi, bu sevgisini çok güzel dile getirdi, gösterdi. Ve ufacık konuşmaların bile yaşadığı heyecanı okurlar olarak beraber yaşadık resmen. <3 Çok güzeldi buralar, karakterde öyle...


Akif Selim, kendisi çok fazla sakin, kendi halinde, kimsenin işine karışmayan biri. Okuldan eve, evden babasının yanına, oradan yine okula. Bir de Mislina ile sevdikleri bakkal var, bir de oraya gidiyorlar tamam. Hayatı bu kadar, Mislina ile konuşmaya başladıktan sonra ise yavaş yavaş insan içine çıkıyor Akif Selim. 
Kendisi hakkında çok yazacağım bir şey yok, henüz bizde Mislina gibi yeni yeni tanışıyoruz kendisiyle. İkinci kitapta daha çok okuyacağız gibi sanki, umarım yani. :D Sadece yukarıda Mislina'nın taşınma mevzusunu öğrense Akif Selim ne der aşırı merak ediyorum. Ve umarım ikinci ya da üçüncü kitapta Akif Selim'den bölümler de okuruz.


Diğer karakterlerde Mislina'nın arkadaşları tam bizlerden biri gibiydi. Ders çalışmayan, bölümünü sevmeyen, işte çalışmak zorunda kalan vs. Ama Mislina gibi umutsuz aşka tutunan biri var ki Mislina gibi ben de üzüldüm haline. Devamında neler olacak merak konusu.
Bir kişi daha var, onun için diyeceklerim yok. Bir şeyler yazarsam spoiler olacağı için belki ikinci kitabın yorumunda yazarım. Ama Mislina'ya büyük destek oldu.

Gel gelelim kitabın geneline. İlk olarak kitap Wattpad'de yayımlandığı için olacak ki çok kalın bir kitaptı. Puntoları küçük olmasına rağmen yine kalındı. Burada içeriğin dolu dolu olması demek oluyor ama yarı doğru yarı yanlış diyebilirim. İlk olarak çok fazla tekrar vardı kitapta, sürekli okula gitmesi, gelmesi, yemek yemesi, ders çalışması günlük hayatlarımızın rutini gibiydi. Bir ara evine giden Mislina'nın orada geçen günlerini de okuyacağız sandım. :D Çok şükür okumadık. :D
Sonra dersler, arkadaşlarıyla beraber kantinde oturmaları, aynı muhabbetin dönmesi inanın sürekli bir tekrardı. Yani Mislina'nın Akif Selim'e olan platonik aşkından ziyade rutin bir hayatı okuduk resmen. Haa onu da okumadık diyemem, çok okuduk ve bayıldımm ama sırf bölümler dolu dolu olsun diye bu kadar uzatmak saçmaydı bence.
Sonrasında evinde olan kuşuna sürekli yem, su vermesi ve bunu sürekli yazması.. Yani bir kaç günde bir yapsan da olur be Mislina, hiç değişen bir şey olmuyor. Ve en önemli şey, evinde yaşayan köpeği. Şimdi bilmeyenler için söylüyorum ki herkes biliyordur kediler evde rahatlıkla yaşar çünkü kumları var, ama köpekler illa dışarı çıkmaz zorundadır. Günde bir ya da iki kere, ya da daha fazla. Burada köpek garibim apartmandaki çocuk haftada bir kere dışarı ya götürdü ya götürmedi asdfghj
Şimdi diyeceksiniz şu kitaptan anladığın bu mu Esra? Ama ben detaylara takılırım arkadaşlar. Bunu ilk seferde Wattpad'da okusaydım inanın garipsemezdim ama editörün elinden geçmiş, son okuması yapılmış bir kitaba yakışmış mı? Ya baştan savma iş yapılmış ya da yazar kitabını bozmak istemedi. Bilmiyorum, o kadar gereksiz uzatmalar vardı ki yeter dedim kısacası.


Bu uzatmalar olmasına rağmen yazarın kalemine hayran kaldım, daha yeni Edebiyat üçüncü sınıf öğrencisi ama kalemi çok kuvvetli. Çok anlamlı, güzel cümleler kuruyor, yazıyor maşallah. Bu konuda tebrik ediyorum kendisini, sadece yukarıda yazdıklarımdan sonra WP’de yayımlamadan direkt bir kitap çıkarsa nasıl olur acaba? Wattpad'de yazıldığından haftalık bölümler geldiği için yazarlar kendilerine sınır koyamıyorlar, bir de sevildiyse uzuyor gidiyor ama editörden geçti, belki düzenleme yapılabilirdi. Ya da yapıldı anca bu kadar oldu, artık ne olduysa bilemiyorum ama beklentim bir tık düştü gibi.
Birinci kitapta beklediğim olmadı, aşırı sakin geçti. Umudum ikinci ve son kitapta, umarım mutlu oluruz o kitaplarda da. Sadece bu kadar tekrar olmasın yeter, biz ne okuyacağımızı biliyoruz çünkü. :D
Türk yazar okumayı seviyorsanız tercih edebilirsiniz, bu yazdıklarımın yanında çok güzel bir kaleminin ve gelişirse çok güzel, başarılı bir yazar olacağının inancındayım. :)



Kitaba Puanım 5/4^^


Alıntı^^

"Her gün yeni bir karaktere seyahat ediyorum ama niye her durağın sonunda sana rastlıyorum ben?"


*****


Akif Selim Çakırca... Kalbinize söyler misiniz lütfen, müsait olduğu bir gün benim için çarpsın.


*****


Gözyaşlarım artık diken değil, gül kokuyor çünkü onlara senin adını verdim.


*****


Kitabın kapağını açtım ve onun da aynı satırlarda gözlerinin gezdirdiğini, aynı sayfalara dokunduğumuzu düşledim.


*****


Oluyor bazen öyle, yüzlerce yüz görüyorsun ama birinde kalıyorsun. Binlerce ses duyuyorsun ama ondan başka herkese sağır oluyorsun işte.


*****


Geçmiş olsunlar ya geçmeyecek olanların ufak tesellisiyse.


*****


Bu öyle zor bir ikilemdi ki düşünsenize: hesapsız kitapsız onu hayatınızın merkezine koymuşsunuz, her saniye onu düşünüyorsunuz, geceleri ve gündüzleri onunla uyanıp kalkıyorsunuz bu deliliğin en güzel evresi belki, sevmez zaten akıllıca bir iş olsaydı yazarlar yazdıkları satırlara ruhlarını gömerek sevdalandıkları kadınlar için kalem kırmazlardı.



*****


Ne de sık gülümsüyordum ben böyle, keşke bir kumbaram olsaydı da fazla gelen tebessümlerimi onun içinde biriktirip ihtiyaç duyduğum zaman kullanabilseydim.



*****


"İnsan seviyorsa zaten, bunun bir seferi olmaz öyle değil mi?"
"İnsan seviyorsa bunun bir ölçüsü olmaz," diye dökülüverdi dudaklarından.


*****


"Ani şeyler," dedi dudağının kenarında bir kıvrılma söz konusu olduğunda. "Güzel gelir."



*****


İstemsizce o kızın yerine kendimi koyuyor ve onun yerinde olsaydım diye nasıl hareket ederdim diye düşünüyordum ama yanlıştı. Herkesin kendine biçilmiş bir kaderi ve kazası vardı. Başkalarının hayatlarını yaşamak için var edilmemiştik. Onları anlayabilirdik ama yaşamak imkansızdı.



Buralarda da varım^^