Julia Quinn etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Julia Quinn etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Haziran 2024 Çarşamba

Cennet Gibi//Julia Quinn Kitap Yorumu Blogları Canlandırma Projesi Mayıs Ayı^^ ^^

 Selamlar^^
Bundan birkaç ay önce yazarın bir kitabını okuyup yine hayal kırıklığı yaşamıştım, sonrasında uzun bir süre okumam diyordum ama geçenlerde çok fazla günümüz okuduğuma karar verdiğim için historical okuyayım dedim. Elimde bir sürü var ama bir anda Julia Quinn okumak istedim. Elimde de sadece Bridgerton serisinin bir kitabı kaldı, onu da okumak istemediğim için hemen bir pdf arayışına girdim. Elimde yoksa E-kitap bulup okuyayım dedim. 1000kitap uygulamasında yorumlara bakınca bu kitabı önerdiklerini, çok sevdiklerini söyleyince okumaya başladım. Bir heves başladım, bir heyecan ama arkadaşlar bu yazar bir kitabı çok iyi yazarken bir yazarı sanki başka yazar yazmış gibi çıkarıyor anlamış değilim sdfghjkl
Rüyalar Gerçek Olsa çok güzelken, Son Söz Aşkın hiç güzel olmamasını hayretle okudum cidden.
Bu da bunların ortasıydı, kitabı hem sevdim hem de sevemedim sdfghjkl

Not: BCP için konulardan biride Tarihiydi, ee bu kitapta Historical ama sonuçta Tarihi. :D Şu an temizlik durumları yüzünden elimdekileri değerlendireceğim. ;)


Honoria Smythe-Smith:
A) Berbat keman çalıyor
B) Çocukken ona takılan ‘Böcek’ isminden dolayı hâlâ kırgın
C) Ağabeyinin en iyi arkadaşına KESİNLİKLE âşık değil
D) Hepsi

Marcus Holroyd:
A) Chatteris Kontu
B) Üzücü şekilde ayağını burkmaya eğilimli
C) En iyi arkadaşının kız kardeşine KESİNLİKLE âşık değil
D) Hepsi

İkisi beraber:
A) Bolca çikolatalı pasta yiyorlar
B) Korkunç bir hastalığı ve dünyanın en kötü müzik gösterisini atlatıyorlar
C) Çaresizce birbirlerine âşık oluyorlar
D) Hepsi

Bu bir JULIA QUINN kitabı, bu yüzden cevapları biliyorsunuz değil mi?


Honoria(Bu nasıl isim ya) bir sürü abla ve kardeş arasından büyümüştür ama en küçük kardeş olduğu için kimse onunla oynamaz. Bu yüzden ondan birkaç yaş büyük olan abisiyle oynamak ister, bir de onun arkadaşı Marcus ile.
Yıllar sonra abisi yurtdışına kaçmak zorunda kalınca bir anda Marcus ile tekrardan karşılaşır. Onunda ailesinin olmadığını bildiği için başına ne gelse çok üzülür ve en son ki olayın kendi yüzünden olduğunu düşünürken ona yardım etmesi artık farzdır.
Honoria'yı sevdim yaa, kötü çalmalarına rağmen ailesinin yadigarı olan müzikale sahip çıkması, kötü olmasına rağmen bir şey söylemeyip, gülmesi falan tatlıydı.
Sonradan Marcus'a olan yardımı, onu düşünmesi çok tatlıydı, tamam onun yüzündendi ama bu kadar yardım etmeyebilirdi.
Şimdi bazı eksiklikler vardı, onu yorumun devamından yazacağım. :)


Marcus, hem en iyi arkadaşı, hem de tek arkadaşı olan Daniel'in yaşadığı olaylar yüzünden yurtdışına çıkmasından sonra yine tek kalmıştır ama arkadaşı ona çok önemli bir görev vermiştir. Onunla ilgilenirken aslından işler karışmıştır ama o türlü düşünmemek için elinden geleni yapar.
Marcus'un tek kalmasına, ailesinin olmamasına Honoria gibi ben de çok üzüldüm ya. Kendisi kont ama tek başına kalmış. :/
Ama sonundan bir ailesi oluyor, ona sevinelim hep beraber <3
Son kısımda Honoria'ya sahip çıkmasına düştük düştük kalktık be. Aynı Rüyalar Gerçek Olsa gibi, orada da son çok iyiydi. <3

Diğer karakterlerde Honoria'nın annesi ile olan diyalogları çok güzeldi, öncesinde işler farklı olsa da bir anda değişmesi çok güzeldi, o kısımları çok beğendim.
Ve en bomba yere geliyorum, yazarımız bizim Colin Bridgerton'a da yer vermiş yaaa <3
Ayyy okurken o yüzden daha çok sevdim kitabı, çünkü kitaptaki Colin>>>>>>
O yüzden kitabı daha çok sevmeme neden oldu, yoksa sadece son kısımda Marcus'un yaptıkları dışından çokta bir albenisi yoktu.
Honoria'nın kuzenleri bir ara ortalığı karıştıracak dedim de neyse ki öyle bir şey olmadı, hatta destek çıkanlar vardı ki en sevdiğim açık sözlü karakterler. :D


Kitabın iki yüz sayfası boştu, yani olay yoktu. Bir tek Honoria'nin bir yere gitme mevzusu vardı sadece o. Ondan öncesinde Honoria'nın sürekli kuzenleriyle konuşması, müzikal mevzusu falan baydı yaa. :D
Tamam güzeldi erkek dedikodusu yapmaları falan ama gerisinin düz ilerlemesi hoşuma gitmedi.
Yazarın kalemini hem seviyorum, hem sevmiyorum ama kolay okunduğu için seviyorum evet :D
O yüzden okumak daha eğlenceli. Yani historical dalından Julia Quinn şimdilik bana göre en iyisi.


Bu kitap Rüyalar Gerçek Olsa'da geçen, Smythe-Smith serisiymiş yaaa. :D Şimdi araştırınca öğrendim. Normalde sırf sadece bu müzikal için yazılmış tek kitap diye düşündüm ama öyle değilmiş. İkinci kitabı Honoria'nın abisinin kitabı ve konusu aynı Son Söz Aşkın kitabı gibiydi. Konuya okuyun anlarsınız. :)
Üçüncü kitap kuzeni Sarah'ın ve erkek karakterin ismi burada geçiyor, ben şok asdfghj
Son kitap henüz Türkçeye çevrilmemiş ama o da yine kuzenlerden biri olan Iris'in kitabı. Neden devam edilmemiş anlamadım zaten ilk üçü çıkarmışsın onu da çıkar bitir.

Seri bu, Smythe-Smith serisi.

Kitabın kapağını ilk anlamsız buldum ama sonuna doğru neden öyle olduğunu anladık. Yani kapak için anlamsız bir detay, başka bir detay ekleyebilirlerdi. Yani bizim yayınevi neden böyle yapar ki?
Bence orijinal kapaklar daha güzeldi. Tamam telif hakkı vs. diyoruz ama ona yakın bir şeyler bulun o zaman yani.
Neyseeee
Eğer beğenseydim kitabı ikinci el almayı düşünüyordum ama almam gibi. Benim işim belli olmaz tabii, eğer, ikinci kitabı falan beğenirsem toplarım belkiii.
Okuyanlar varsa yazsın bakalım serinin devamı nasıl. :)
Biraz önce de dediğim gibi Colin ya da o müzikalde yaşananlar olmasaydı hiç beğenmezdim ama onlar için bu puanı verdim.



Kitaba Puanım 5/3,5^^



Alıntılar^^


“Demek ki beni gözetliyorsun,” dedi Honoria muzaf­fer bir ifadeyle.
“Tabii ki hayır,” diye yalan söyledi Marcus. “Ama seni pek gözden kaçıramıyorum.”


*****

Honoria’nın orada olduğunu bilince... Sadece daha kolay olmuştu. Yalnız kalmamıştı. Hayatında ilk kez yalnız kalmamıştı.


*****

“Ben sana bakıyordum,” dedi, sesi o kadar alçaktı ki
kendisi bile zor duyuyordu. “Ben sadece sana bakıyor­ dum.”

*****

Marcus gülümseyince yüreği -kör olası, hain organ- eridi.

*****

Leydi Danbury içini çekti ve bir an bakışları yumuşadı. “Bilmiyorum,” diye itiraf etti. “Birisinin bu zavallı şeyleri alkışlaması gerekiyor.”


*****

“Şaka yapıyorum. Tanrım, gene sana bakıyor," dedi.
“Ne?” Honoria şaşkınlıktan gerçekten sıçramıştı.
 “Hayır, olamaz. Cecily’yle dans ediyor.”
“Cecily’yle dans ediyor ve sana bakıyor,” 


*****

“Teyzem mi?” diye sordu Marcus.
“Leydi Danbury. Senin büyük-büyük-büyük-büyük... ”
Marcus ters ters baktı. “Büyük-büyük-büyük-büyük... ” diye devam etti Ho­noria, sadece sinirlendirmek için.


*****

Kendi mutluluğunun bir başkasının mutluluğuna bu kadar bağlı olması ne kadar tuhaf ve muhteşemdi.




BCP'de Haziran ayı temamız Korku&Polisiye ve Gezi&Çocuk olarak birkaç tema seçtik. İstediğiniz konuyla katılabilirsiniz. :)
Diğer BCP için yazdığım yazılara buradan ulaşabilirsiniz. :)



Başka yorumlarımda görüşmek üzere, sevgiyle kalın^^
Not: Ben bu yorumu düzenlerken Bridgerton 3.sezon geldi. Ve alıntı yazarken Colin’in sahnelerini tekrar okumak harikaydı yaa. Ben kitaba ayrıca hayranım. <3 Ama dizide müko olmuşşşş, kitaplar uyumuna hayran kaldımmmm
Dipnot: Ben bu yorumu yayımlayana kadar Rüyalar Gerçek Olsa'yı bir kez daha okudum, yine bayıldımmm :D <3



Buralarda da varım^^





30 Aralık 2023 Cumartesi

Şahane Bir Kadının Gizli Günlüğü//Julia Quenn Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
İki gün önce bitirdiğim kitabın yorumunu hemen yapmaya başladım, çünkü unutuyorum arkadaşlaaaar!! :D Bir de çok sevmediğim, hissiyatı olmayan kitapları daha çabuk unutuyorum ne yazık ki. Mesela şimdi bile ne yazsam diye düşünüyorum.
Kitabın yazarından ve okuyan herkesin sevmesi sebebiyle uzun zamandır almak istiyordum. Tek kitaplık bir seri gibi, yani erkek karakterimizin kardeşleri var belki onların kitapları vardır, bilemeyiz. Araştırmam lazım sdfghjklş
Kitabımızın konusu çok açıklayıcı değil, tamam gerekli şeyler yazıyor ama benim aklıma vs bir şey gelmedi açıkçası. O yüzden de konu olarak bir beklentim yoktu ama yazar ve genel olarak konuya bakınca illa ki bir şeyler akla geliyordu. O yüzden dedim güzel olur belki ama inanın hayal kırıklığı yaşadım, beklediğimi bulamadım ne yazık ki. :/

Bayan Miranda Cheever, henüz on yaşındayken, muhteşem güzelliği dair hiçbir iz taşımıyordu. Taaki, yakışıklı ve gösterişli Vikont Turner, onun bir gün büyüyüp çok güzel bir kadın olacağını söyleyene dek..İşte o zaman Miranda, bu adamı sonsuza dek seveceğini biliyordu..Oysa ilerleyen yıllar Miranda için ne kadar kolay olduysa, Turner için de o kadar acımasız olmuş, önemli bir kaybın altında ezilmiş, yalnız ve acı çeken bir adama dönüşmüştü.Fakat Miranda yıllar önce günlüğünün ilk sayfasına geçirdiği bu gerçeği asla unutmadı..Kaderi olan bu aşkın, parmaklarının arasından kayıp gitmesine izin vermeyecekti...


Miranda arkadaşı Olivia ile çok iyi arkadaştır, onunla yediği içtiği ayrı gitmez. Olivia’nın doğum gününde ilk defa Turner’ı gördüğünde ve o gün yaşananları anlattığında Turner’ın söyledikleri ona çok iyi gelmiştir ve tavsiye ettiği günlük yazma işine girişmiştir. Daha o ilk karşılaşmadan Turner’a aşık olan Miranda yıllar sonra tekrardan karşılaştıklarında Turner’ın hayatı çok değişmiştir.
Miranda’yı aşkı konusunda çok sevdim, aşkına çok güzel sahip çıktı ve sonrasında da yaptıklarına çok kızdım. Çok çabuk kendini teslim etti, tamam evlenmeyi düşünmüyorsun ama bu kadar da olmaz beee.
En son kısımdaki tavrını beğendim, hak etti çünkü Turner bey -_-

Turner genç yaşta aşık olup evlendikten sonra hayatı tepe taklak olur, eşini kaybettikten sonra iyice kabuğuna çekilen Turner gelecek hayatında ne aşık olmak istemektedir ne de evlenmek. Miranda ile sık sık zaman geçirdikçe aslında çok farklı bir kişi olduğunu düşünen Turner zamanla onu başka türlü istemeye başlar ama aşık değildir.
En sonunda işler karışır ve yaptıklarından sonra aklı başına gelsin diye yine saçmalar.
Turner geçmişte yaşadıklarından sonra yaralı bir karakterdi, yani hemen güvenmesi vs. cidden kolay değildi ama Miranda’ya yaptıklarından sonra adam gibi adam olabilirdi ama olmadı. O yüzden gözümden düştü, sonradan aklı başına gelse de hayır kabul etmiyorum.
İşte bu kısımda yazar çok farklı şeyler yazabilirdi. Ne bileyim arada kıvılcımlar olsaydı ama işler başka bir boyuta gitmeseydi.
Hani zaten ben yaralı bir adamım, başka kadınında bu yaraya ortak edemem deyip biraz daha arada zaman geçmeliydi. Miranda’yı fark edip sonrasında yaşadıklarından sonra olmaz deyip yıllarca ayrı kalabilirlerdi. Böylece konu güzel olabilirdi. İşte yazar hooop bütün her şeyi oldu bittiye getirdiği için ortada bir aşk yoktu, yani başta yoktu. Sonradan olsa ne olacak ki baştan o aşkı hissedemedikten sonra.
Miranda’ya davranışı, düşünceliyim deyip ortada bırakması cidden çekilir bir karakter değildi. İki karakterimizde de olumlu bir enerji alamadım. Yine de Miranda’yı Turner’dan daha çok sevdim.


Ufak bir Olivia karakterine parmak basıp geçeceğim. Yani bu karakter Miranda’nın arkadaşı, dostu muydu, yoksa sırf yalnız kalmamak için yanında taşıdığı bir arkadaşı mıydı anlamadım gitti.
Yani davranışları çok değişikti, nasıl o aşkı hissedemediysek Olivia ve Miranda’nın arasındaki aşkı da anlamadık gitti. Miranda’da kendi çapında varlıklı ama bazen Olivia’nın tepeden baktığını düşündüm. Mesela Bridgerton serisinde Penelope ve Eloise’in arkadaşlığı çok güzeldi, yani davranışları bile arkadaştan çok kardeş gibiydi ama burada yoktu o his.

Genel olarak toplarsak cidden hayal kırıklığı yaşatan bir kitaptı, yazarın kalemini sevsemde bu tarz hatalar yapması üzüyor beni. Sanki Rüyalar Gerçek Olsa ve Yüreğe Söz Geçmiyor kitaplarını başka biri yazmış. Tamam Son Söz Aşkın ve En Çok Beni Sev’de iyi değildi, bakın eh işteydi demiyorum, iyi değildi diyorum ama iki tane çok güzel kitap yazmasına rağmen böyle duygudan yoksun karakterler yazmasına şaşırdım açıkçası.
Sonrasında olaylar geliştiğinde Turner’ın ailesinin bazı şeyleri öğrenmemesi ya da nasıl tepki vereceklerini merak etmemize rağmen üstünkörü yazması hoş değildi. Kitap yarıya kadar aile evinde geçiyor ama bir anda çiftimiz onların yanından ayrılıyor, sanki hiç var olmamış gibi hayat yaşıyorlar. Şaka gibi asdfghjkl
Ve Miranda’nın babası :D Cidden değişik. :P
Bir konuda için ilk defa yazar bunu yapmış olsun dedim ve oldu ama sonradan yazar hemen araya bir şeyler sıkıştırayım da çiftimiz anlasın birbirine delicesine aşık olduğunu dedi. Hiç beğenmediğim o kısmı, ondan önce bazı şeyler anlaşılmalı ve söylemek için çekinmeliydiler.
Bir de Miranda’nın sürekli güzellik mevzusu ortaya atıldı, tamam kız güzel değil ama zekasıyla etkilesin. Ama o da olmadı, işte Turner şuyu güzel, buyu güzel dedi aşık oldu. Eeee zekası? Ondan bile bahsedilmedi ya da ne bileyim yüzü güzel değil ama vücudu güzel falan densin sdfghjkl Yani güzel değilim dedi, herkes de ayıp olmasın diye hayır, çok güzelsin dedi asdfghjklş
(-Deveye sormuşlar boynun neden eğri diye, demiş ki bu güzellik algısından bıktım- modundayım awsedrftghjklş)
Karakter güzel değil anladık, yeter -_-


Kısacası sevemedim, başta diyorum ya ne okuduğumu bile çok az hatırlıyorum. Yani neden böyle güzel konuyu böyle yazarsın ki? Tamam çok orijinal bir konu değil, tam bir klişe ama klişeyi bile güzel yazmak var arkadaşlar. Yazar onu becerememiş. :D
Ben de şu an düşündüğümde ne yazabilir diye aklımdan geçirdim, benimde aklıma bir şey gelmedi ama illa ki daha güzel bir şey çıkardı.
Ne bileyim kıskançlık mevzusu daha çok olsaydı, Turner Miranda’yı yavaş yavaş fark edip bu kız başkasıyla evlenirse üzülürüm ben moduna girseydi güzel olmaz mıydı? Sap gibi ortada bıraktı gitti akıllı. -_-
Ben büyük ihtimal akıllanmam yine yazarı çok övülen bir kitabını alırım şaşmaz ama böyle hayal kırıklığı yaşadıkça üzülüyorum yaa. :/




Kitaba Puanım 5/3^^



Alıntılar^^


"Oldukça tuhaf bir espri anlayışın var biliyor musun," diye mırıldandı.
"Öyle mi?"
"Evet, ama en çok sevdiğim özelliğin de bu, bu yüzden sakın değişme."


*****

Winston'la evlenmeyi düşünmek için ortada birçok mükemmel sebep olmasına rağmen evlenmemek için de bir tane itici sebep vardı, o da tam önünde duruyordu işte.
Eğer Miranda aşık olmadığı birisiyle evlenecekse, bu onun aşık olduğu adamın erkek kardeşi olmayacaktı.


*****

Ona doğru kaçamak bir bakış attı. O kendisine bakmıyordu. Bakmıyordu ama şüphesiz bakmaktan kaçındığı için değil. Sadece bakmıyordu işte.




Başka yorumlarda görüşmek dileğiyle^^


Buralarda da varım^^


22 Temmuz 2023 Cumartesi

En Çok Beni Sev//Julia Quinn Kitap Yorumu^^

 Herkese Merhaba^^
Bridgerton serisini okumaya devam ediyorum. Ben biraz sıralamayı karıştırdım, mesela ilk Pen ve Colin’in kitapları Rüyalar Gerçek Olsa’yı okudum. Sonra Benedict’in Son Söz Aşkın kitabını, ondan sonra Daphne ve Simon’ın kitabı Yüreğe Söz Geçmiyor'u, şimdi de bu. Numaralanmaya göre şöyle okumuşum. 4-3-1-2 asdfghjkl Neyse ki bağlantılı değil, istediğiniz kitaptan okumaya başlayabilirsiniz. :)
Gelelim kitaba, ilk İkiz okudu ve sevdiğini söyledi. Diziyle alakası olmadığını, diziden daha güzel olduğunu da dipnot olarak ekledi.
Peki ben sevdim mi?
İşte onun cevabı yorumumum devamında. :)


Yazarınız 1814’ün olaylarla dolu bir sezon olaca
ğına inanıyor, özellikle de bugüne kadar evlenmeyi düşündüğüne dair hiçbir işarette bulunmayan, Londra’nın en gözde bekârı Anthony Bridgerton için. Aslında neden evlensin ki? Söz konusu eksiksiz bir zampara gibi davranmak olduğunda, ondan daha iyisi bulunamaz... 
LEYDİ WHISTLEDOWN’UN CEMİYET GAZETESİ, Nisan 1814 
 
Ne var ki dedikoducu yazarımız bu defa yanılıyordu. Anthony Bridgerton sadece evlilik kararı kalmamış, bir eş adayı da seçmişti! Önündeki tek engel ise seçtiği kişinin ablası Kate Sheffield’dı - kendisi Londra balolarının o güne dek gördüğü en baş belası kişiydi. Nüktedan ve entrikacı Kate, bir yandan bu izdivacı engellemek konusundaki kararlılığıyla Anthony’yi deli ederken, diğer yandan çapkın vikontun erotik rüyalarının başmisafiri oluyordu. Genel inancın aksine Kate, zampara beylerin zamanla ıslah olup iyi birer koca olabileceklerine inanmıyordu ve Anthony Bridgerton da bu zamparaların arasında en ahlaksız olanıydı. Kate kız kardeşini korumaya kesin kararlıydı fakat kendi kalbinin korunmasızlığı yüzünden de endişe içerisindeydi. Ve Anthony’nin dudakları kendi dudaklarına değdiği anda, Kate ona karşı koyamayacağını anlayıp korkuya kapılmıştı...


Kate kendisinin takdim etme zamanı geçtiği için kardeşinin bu sezonda takdim edilip, aşık olacağı bir adamla evlenmesini ister.
Bir kaç adayın olmasına rağmen kız kardeşi gözde ve çapkın bekar Anthony ilgisini çeker ama Kate bu durumu istemez. Kate ne kadar istemese de Anthony sürekli etraflarında olunca istenmeyen şeyler olur.
Ben dizideki Kate’ide sevmiştim buradakini aynı şekilde sevdim. Kardeşini kendinden fazla düşünen bir ablaydı ama dizide bu huyu aşırıya kaçmıştı bence. Yani dizi de azıcık bencil olsaydı o son olmazdı çünkü.
Olmasaydı güzel olurdu gerçi -_-

Anthony artık hovardalığı bırakıp düzenli bir hayata başlamak ister, bu da evlenmekten geçiyordur. Annesinin yardımıyla bir sürü genç bayanla tanışan Anthony en sonunda yeni sezonda takdim edilen Edwina’yı tanır ve onunla evlenmek ister ama önünde çok büyük bir engel vardır, Edwina’nın ablası Kate.
Şimdi diziye baktığımız zaman kitapta ki Anthony daha aklı başında, ne istediğini bilen biriydi ama dizide offf yani, illet etmişti bizi. Seviyor mu, sevmiyor mu belli değil. Ne istediğinden emin değil. Neyse işte dizide bizi sinir krizlerine soktu.
Burada da sevdim ama beklediğim kadar oldu mu? Düşündürücü.


Ve Edwina. Bence kitapta çok iyiydi, o kadar tatlıydı ki işte dedim işte karakter dediğin bu. Ablasına destek olması, onun iyiliğini düşünmesi o kadar tatlıydı ki. :)
Bu kitapta diğer karakterleri çok fazla göremedim. Mesela Yüreğe Söz Geçmiyor'da Colin, Benedict resmen kitabı eğlenceli hale getirmişti ama burada başta gözüktüler sonra az çok.
Bizimkilerin annesi de çok gözükmedi ya. O yüzden çok sakindi kitap.

Genel olarak başlarda çok güzeldi, son bölümler aşırı sakindi. Hatta beklentimin altında kaldı kitap ne yazık ki, sevdim mi onu bile bilmiyorum. 
Dizide her ne kadar sevmediğim şeyler olsa da inanın dizi kitaptan daha güzel geldi bana. Yüreğe Söz Geçmiyor kitabındaki o aşkı bu kitapta göremedim. Tamam aralarındaki aşk güzeldi ama bunlara rağmen dizideki yakınlaşmalar, aşkları daha güzeldi.
Şimdi dizi yorumumu halen daha yayımlamadığım için bilmiyorsunuz ama kitaptan sonra dizi bir tık daha iyi geldi. Sadece karakterlerin bir türlü doğru karar vermemeleri, kardeşlerin aralarındaki sıkıntılar diziyi de iyi yapmamıştı işte. Ayyy ne bileyim canlar, kitabında sevmediğim yerleri oldu, dizininde asdfghjkl


Tavsiye olarak diyeceğim pek bir şey yok, seri olarak seviyorum ama işte bazen beklediğimizi bulamıyoruz. Bundan sonra bir tek Eloise'in kitabı kaldı. Ondan çok heyecanlanmıyorum, dizisi yok, konusu da çok ilgimi çekmiyor yalan yok ama belki güzel çıkar. Seriyi almaya devam eder miyim onu da bilmiyorum ama tekrardan Rüyalar Gerçek Olsa'yı okumak istiyorum. 😍😍



Kitaba Puanım 5/4^^




Alıntılar^^


"... O halde çıkmışken çiçek bahçelerine de bir uğra. En nadide türler açmaya başlamıştır. Londra'da asla göremeyeceğin kadar güzeller."


*****


"Bu şu demek; aşk korkulacak ve uzakta tutulacak bir şey değil. Aşk, yüreğini tamamlayacak kişiyi bulabilmektir. Aşk seni hayal bile edemeyeceğim kadar iyi bir insan haline getirebilecek kişiyi bulabilmektir. Aşk, eşinin gözlerinin içine bakıp şimdiye kadar tanıdığın en mükemmel kişinin o olduğunu iliklerine kadar hissetmektir.


*****

"Bence insan kalbi, bizim tahmin bile edemeyeceğimiz kadar kuvvetli."





Başka yorumlarımda görüşmek üzere, sevgiyle kalın^^




Buralarda da varım^^








16 Kasım 2022 Çarşamba

Yüreğe Söz Geçmiyor//Julia Quinn Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
Uzun bir aradan sonra yorumlara geri döndüm. Bu süre zarfında ballarımızı süzdük, evimizin güz temizliğini yaptık. Daha dün bitti(27 Ekim), bugünde dinlenme günümüz, hemen başladım yorumlara. Umarım istediğim güzellikte olur.
Bridgerton'ın sezonlarını izledim, dördüncü kitaptan başlayarak geri geri giderek okumaya başladım. İlk Rüyalar Gerçek Olsa, sonrasında Son Söz Aşkın, şimdi de bu kitabı okudum. Şu ana kadar hayal kırıklığına uğradığım tek kitap Son Söz Aşkın'dı. Rüyalar Gerçek Olsa'dan sonra en sevdiğim bu oldu. Dizisinde o kadar eksik vardı ki, bunları dizi yorumumda yazdım. Buradan okuyabilirsiniz. ;)
Neden kitabı sevdiğimi yorumumun devamında yazacağım^^


Kadere inanır mısınız? Peki ya kader bir gün yolunuzu aşkla keserse...
Tutkuyu ilişkilerinizde hissederken aşktan korkup her şeyden vazgeçmek zorunda kalırsınız... Bazen imkansızlıklar geçicidir, bazen ise imkansızlıklar hayallerle kesişir...
 Quinn'in etkileyici üslubu karşısında duygulanacak, gerçek aşkın varlığına inanmaya başlayacaksınız. Bir yandan da gülümsemenizi sağlayacak bu içli aşk romanının her sayfasında kendinizden bir parça bulacaksınız...

Daphne sosyeteye çıktıktan sonra evlilik tekliflerinin azalmasından sonra ne yapacağını bilemez, abisinin kardeşine yanlış şekilde destek çıkması kendisini zorladığı için yavaş yavaş hayallerinden vazgeçemeye başlar. Ama bir gün şehre dük gelir ve ilk katıldığı baloda çok farklı bir şekilde karşılaşırlar ve tanıştıklarında yaşadıkları sorunları konuşunca ikisinin de işine yarayacak bir plan yaparlar ama bilmedikleri bir şey vardır, o da aşk...
Daphne aynı dizideki gibiydi, tek farkı kitaptaki Daphne kumral, ela gözlü. Dizide sarışın.
Ve bir de kittapta duygularını çok güzel ifade etti.
Kitapta çok sevdim, son kısımda yaşanan sıkıntılarda verdiği tepkiler o kadar gerçekçiydi ki ben de onunla üzüldüm.
Ama duygusal açıdan gerçekten çok güzeldi.


Simon ise çocukluktan yaşadığı sıkıntılar yüzünden sürekli yurt dışlarında gezmiştir. Kendini eğitip babasının karşısına geçtiğinde ise gurur duyulacak bir evlattır ama Simon'ın hiç etkilenmez. Yaşadıklarından sonra düklüğü istemese de hayatının sonuna kadar bununla yaşamak zorundadır.
Simon'ın Daphne'ye olan aşkına hayran kaldım, ne kadar yeminlerini yerine getirmek için saçma şekilde uğraşsa da Daphne'nin hayalleri için kendini feda etmesi beni etkiledi. Dizideki Simon'a çok kızmıştım, inadı saçma şekilde uzadı ve o sondaki ikna olması hiç gerçekçi değildi ama kitapta Simon çok iyiydi. Tabii Daphne'yi üzdüğünde çok kızdık ama gerçekleri öğrendikten sonra ikisini de alıp bağrıma basasım geldi. :D
O sondaki gelişi kalp ben asdfghjk
Ve Simon'ın kitapta sarışın olması. :D


Bu konu hakkında da yazıp diğer yorumlara geçeyim.
Dizide ırkçılık yapmamaları gerçekten güzel ama ne yaparlarsa yapsınlar atalarının siyahi insanlara yaptıklarını unutturamazlar, hala devam edilen ırkçılığı da düşünürsek bu çok abes kaçmış.
Kitabı okurken gözümün önüne dizideki oyunculardan çok kitaptaki tarife göre düşünüp, okudum. 
Belki olumlu bulan var, başta benimde hoşuma gitti böyle yer vermeleri ama kitapları okudukça gerçekten gereksiz bir savunma olmuş. Atalarının yaptıklarını örtbas edeceklerine bas bas bağırsalardı ya. -_-

Neyse şu an kitap yorumu yazdığım için bununla devam edeyim.
Yazarın kalemi akıcı, belli ki duygu konusunda da çok iyi, Son Söz Aşkın'ı da severdik ama yazar bir şeyler yapmaya çalışmış, yapamamış burada ise konu almış başını gitmiş, en sevdiğim.
Daphne'nin annesini yine ve yeniden sevdim, dizide de çok severim. Mesela dizide kadın dayanışmasıyla ilgili bir olay vardı ki her zaman izleyince aşırı keyif alıyorum, dayanışmaları o kadar güzeldi ki buna kraliçenin dahil olması daha da güzeldi.
Kitapta kraliçe ve onun yılın elması vs. bu tarz şeyler yoktu. Dizide de sırf bölümler çok olsun diye eklemeleri bir yandan güzel olmuşken, bir yandan diğer gereksiz konular aşırı saçma olmuş. Birinci sezonda Colin'in yaşadıklarını düşünürsek kraliçe yanında melek, melek.


Hazır Colin dedik, ya bu çocuğu seviyorum yaa. Daphne'ye olan düşkünlüğünü çok sevdim, zaten kardeşlerin kız kardeşlerine sahip çıkmaları çok tatlıydı, bazı yerlerde abartmış olsalar da. :D
Bunların yanı sıra Penelope'yi arada görmemiz, onun hakkında güzel düşünceleri okumamız da çok güzeldi.
Sonunu sevdim, diziye göre cidden çok güzeldi. Diziyi sevmiştim aslında, danslar, kostümler falan ve okuduktan sonra aslında kitapla aynı şekilde gitmeleri de güzeldi ama yok yani, duygu yok. Dizinin sonu tam bir fiyasko kimse kusura bakmasın, duygu yok cidden. Adam ne oldu da bir anda değişti belli değil. O yüzden ki kitabı daha çok sevdim.

Bu tarz historicaller okumak istemenize rağmen, çok fazla müstehcen olduğundan çekiniyorsanız bunda o yok işte. Paso duygulardan devam ediyor ki öyle sahnelerde yeterince var, abartmamış yazar. O kısımları da atlayıp okuyabilirsiniz. ;)
Eskiden bende bu yüzden sevmezdim ama artık yazarlarda okurları daha çok düşünüyor ve bu tarz şeylerden çok duyguları ön plana çıkarıyor.
Tabii aksini yapanlarda var, onları da biz okumuyoruz. :D 



Kitaba Puanım 5/5^^


Alıntı^^


"Son derece rahatsız edici bir genç kadınsınız, Bayan Bridgerton, bunu biliyor muydunuz?"


*****

"Daphne'yi kurtarmalıyız," dedi Anthony.
"Kesinlikle kurtarmalıyız," diye onayladı Benedict.
"Ve Macclesfield'i de," diye ekledi Anthony.
"Ah, mutlaka kurtarmalıyız," dedi Benedict.
Fakat hiçbiri yerinden dahi kıpırdamıyordu.
Gülmemek için kendini zor tutan Colin, "Sadece laf üretiyorsunuz, harekete geçen yok," dedi.


*****

Ölmüş bir adamın tüm dilekleri yerine getirmemeye çalışarak, nasıl mutlu ve huzurlu bir hayat sürdürülebilirdi ki?





Başka yorumlarımda görüşmek dileğiyle^^
Sevgiyle, aşkla ve sağlıkla kalın^^



Buralarda da varım^^



28 Ağustos 2022 Pazar

Son Söz Aşkın//Julia Quinn Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
Nasılsınız? Havalar aşırı sıcak geçiyor dikkat edin, bu sebeple kitap bile okuyamıyoruz. Gerçi birazda yoğunluktan ama olsun başka dert olmasın dayanırız bunlara. :)
Son Söz Aşkın Julia Quinn'ın Bridgerton serisinin üçüncü kitabı, ben tersten gidiyorum okumak için. İlk olarak dördüncü kitap Rüyalar Gerçek Olsa'yı okudum, şimdi üçüncü. Bundan sonra da büyük ihtimal Eloise'nin kitabını okurum, çünkü aldım, elimde şu an. :P
Bu seriye tutulmamın sebebi seriyi izlemem, okuyanlar diziyle seri bir değil deyince o kafayla okumadım ama bakalım yeni sezonlar ne kadar kötü olacak bu da bir gerçekte. :D Bir kaç duyuma göre istemediğim çok şey olacakmış gibi, inşallah olmaz. Bu duyum birazda bu kitapta ki çiftimizi ilgilendiriyor. Bir şey söylemeyeceğim, öğrenmek isteyen bana mesaj atsın. :D 
Kitap için diyeceğim şu ki bence şimdilik hala Rüyalar Gerçek Olsa favorim. :)

 Beckett, aslında bir kontun kızı olmasına rağmen ne Leydi Bridgerton’un meşhur maskeli balosuna gideceğinin ne de Beyaz Atlı Prensi’nin onu orada beklediğinin hayalini kurmaya cesaret edebilir çünkü kibirli üvey annesi tarafından köşkün hizmetçisi olarak kullanılmaktadır. Ama daha sonra, gizlice içeri girmeyi başardığı baloda çekici ve yakışıklı Benedict Bridgerton’un güçlü kollarının arasında dans ederken kendini kraliyet ailesinden birisi gibi hisseder. Yalnız ortada bir sorun vardır, saat geceyarısını gösterdiğinde bu sihrin sona ermesi gerekmektedir.
Kimdi bu olağanüstü kadın? O büyülü geceden sonra, gümüş elbiseli kadının güzelliğiyle adeta kör olmuş Benedict’in gözü başkasını görmez, ta ki kendini, ona garip bir şekilde tanıdık gelen hizmetçi kıyafeti giymiş o alımlı kadını içine girdiği tatsız durumdan kurtarmak zorunda hissedene kadar... Gizemli aşkını bulup onunla evlenmeye yemin etmiş olan Benedict, hayatına giren bu hizmetçinin nefes kesici güzelliğine yenik düşer ve onunla birlikte olmak için, içinde inanılmaz bir istek duyar. Peki kalbini bu hizmetçi kadına sunmayı düşünen Benedict, bir peri masalını andıran ilk aşkını feda etmeyi göze alabilecek midir?

Benedict'ti dizide çok sevdim, aşırı komik, eğlenceli bir karakter ama kitapta o kadar değildi. Sakin bir karakterdi anlayacağız. Tabii ki Brigerton ailesinin saygınlığı, iyi eğitimden gelen beyefendilik hepsinde olduğu gibi Benedict'te de vardı. Zaten Sophie ile tanışmaları böyle oluyor. 
Benedict'i dizide çok seviyorum, oyuncu zaten cuk diye oturmuş ama kitabını okumadan önceydi o. Meğer kitaptaki Benedict dizidekine göre aşırı sakin, kendi halinde biri. O yüzden ben dizideki Benedict'ti daha çok sevdim. Bir de kitapta ısrarla bir şey istiyor Sophie'den. Yapma etme kardeşim dedim durdum. -_-



Sophie bildiğimiz Kül kedisi masalındaki sindirella. Üvey anne ve kardeşler, hizmetçilik yapan biri ve sonunda yardımlar sayesinde maskeli baloya giden genç kız.
Buraya kadar her şey normal, orada zaten Benedict'i görüyor ve klasik saat on ikiye kadar olan zamana kadar onunla beraber.
Balodan kaçışı masal gibi oldu ama devamı öyle olmadı. Eğer yazar o tarz bir uyarlama yaparak devam etseydi de bence güzel olurdu. Böyle devam etmesi de güzeldi yalan değil ama Benedict ve Sophie arasındaki mevzu daha farklı olabilirdi.
Sophie'yi sevdim, çok istediği şeyler olmasına rağmen geçmişte yaşananlardan ders alıp kurallarını bozmamasını gerçekten sevdim, yoğun baskılara rağmen hatta.

Biraz önce yazdığım gibi masalsı devam eden kitabın devamı da öyle olmasını isterdim, tabii o döneme uyarlama yapması zordur anlıyorum ama illa ki bir şeyler yapılabilirdi. Aradan o kadar zaman geçmesi gerekir miydi? Zaten bu kısımdan sonra değişti ne değiştiyse.
İşte spoilerda veremiyorum, yoksa yazacak çok şeyim var.
Benedict'in çizimle, boyamayla uğraşmasını dizide daha çok gördük, kitapta sadece bir yerde Sophie görüyor, bir de Rüyalar Gerçek Olsa'da tablolarının önemli yerlerde sergilendiğinden bahsediyor bu kadar, başka da okumadım bununla ilgili. 



Beklentimi yüksek tuttuğum için istediğim gibi bulamadım ne yazık ki. Belki de Colin ve Penelope'nin kitabı şu anlık seride en sevdiğim olduğundan onunla kıyaslama yapıyorum ama kıyaslamayı kenara koysak bile yok yani beklentimi gerçekten karşılamadı.
Güzeldi, okurken eğlendim sayılır ama Benedict ve Sophie'nin hikayesi böyle olmamalıydı. Sophie'nin durumuna göre Benedict'in tekliflerde bulunması hoş değildi, hadi bir kere bulundun kız istemiyor ısrar ediyor, niye kız hizmetçi diye.
Şimdi okuyanlar ve sevenler beni linçleyecek ama bir düşünün lütfen, istemiyorsa bir bildiği var. Ve Sophie'nin hatırlama mevzusuna o kadar hak veriyorum ki, ben üzüldüm resmen.
Ve o son. Cidden Benedict'e yakışmamış bir sondu. Evet güzeldi, nasıl bitecek bu son diye düşünürken güzel bağladı ama böyle güzel başlayan kitabın devamını ve sonunu böyle yapmasını ne yazık ki beni hayal kırıklığına uğrattı.
Kitap hakkında görüşüm böyle, Benedict'i ya da serisi merak ediyorsanız okuyabilirsiniz. Zaten o kadar hızlı okunuyor ki yazarın kalemini bu yüzden seviyorum.
Bu arada kitabı bitirdikten sonra Rüyalar Gerçek Olsa'nın sevdiğim sahneleri tekrardan okudum, seviyorum merkezzz <3



Kitaba Puanım 5/3^^




Alıntı^^


İnsanlar görmeyi beklediklerini görürlerdi.


*****


Sonra dönmüş ve onu görmüştü. O gece orada bulunmasının, İngiltere'de doğmasının sebebinin bu kadın olduğunu anlamıştı.


*****


"Benden nefret ettiğini bilerek yaşayabilirim," dedi kapalı kapıya bakarak. "Ama sensiz yaşayamam."




Sadece varlığıyla bile onu mutlu edebilen bir kadın bulması tuhaftı. Onu görmek veya sesini duymak ve hatta onu koklamak zorunda bile değildi. Orada olduğunu bilmek yeterliydi. 




Başka yorumlarımda görüşmek dileğiyle, sevgiyle kalın^^


Buralarda da varım^^