Historical romanlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Historical romanlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Haziran 2025 Salı

Sonsuz Sevgilerimle//Julia Quinn Kitap Yorumu^^

 Herkese selam^^
Uzun zamandır Julia Quinn okumuyordum, normalde Bridgerton serisini Colin ve Pen'de bırakmak istiyordum ama Eloise'in kitabını alınca onu da okuyayım dedim.
Yazarın kitapları bir garip, birkaç kitabı çoooook güzelken, bazısı hiç güzel değildi. Neden böyle anlamadım. Sanki her kitabı başka biri yazıyor gibi. Konular güzel, bir beklenti içine giriyoruz, sonra fos çıkıyor. O yüzden okuyacağım her yeni kitabına beklentisiz başlıyorum. Bu da o kitaplardan oldu, iyi ki öyle olmuş. Beklentim çok yüksek olsaydı kesin hayal kırıklığı yaşardım. Gerçi yaşadığım şeyler oldu ama en azından diğer kitapları kadar kötü değildi.
Eloise Bridgerton serisinden herkes tanıyordur. Böyle ilginç başlangıç tam onu simgeliyor ama sonradan yaptıkları çokta kendisi gibi değildi ya da biz dizideki Eloise'i kitaptakiyle çok kıyaslıyoruz. Bilemedim.


Sör Phillip, Eloise Bridgerton'ın evde kaldığını biliyordu ve evlilik teklifini kabul edecek kadar sıradan, daha da önemlisi çaresiz olduğunu düşünmüştü. Ve fena halde yanılıyordu. Bu güzel kadın kapısında belirip nefes almadan konuşmaya başladığında tek istediği onu öpmekti.
Bu Sör Phillip denen adam onun çıldırdığını mı sanıyordu? Eloise Bridgerton daha önce karşılaşmadığı bir adamla evlenemezdi! Ancak tekrar düşündü... ve merak etmeye başladı... Öyle ki gecenin bir yarısı bir araba kiralayıp hayalindeki kusursuz erkeğe gidecek kadar. Ve fena halde yanıldı. Hayalindeki adam bu kadar sevimsiz ve kaba değildi. Elbette Phillip yakışıklıydı ama Londra'daki centilmenlerden farklı olarak iri yarı, sert ve bakımsızdı aynı zamanda. Ne var ki gülümsediğinde... ve onu öptüğünde... kendinden geçiyor ve düşünmeden edemiyordu: Phillip gerçekten onun için mükemmel erkek olabilir miydi?

Eloise Pen ve Colin'in evliliklerinden sonra kendini bir boşlukta bulur. Pen'in de kendisi gibi evlenmeyeceğini düşünürken Colin ile olan aşk evlilikleri onunda tek kalmasının sorun olacağını düşünür. Herkese mektup yazmayı seven Eloise uzak kuzeni vefat edince onun eşine bir taziye mektubu gönderir. O günden sonra sürekli mektuplaşan Eloise az çok karşısındaki adamı tanır. Bir seneye yakın mektuplaştıktan sonra Sör Phillip ona evlenme teklifi edince şok olur ve cevap vermez. Ta ki yalnızlığının çaresini Sör Phillip'te bulana kadar.
Burada o kadar fevri davranıyor ki Eloise gibi bir karakteri vurdum duymaz, ailesini düşünmeyen biri olarak yazmış ki yazar şok olduk. Eloise gerçekten bu kadar pervasız davranacak bir karakter değil. Bir de tanımadığı bir adamın evlilik teklifini kabul etmesi, çocukların yaptıklarına tamam deyip geçmesi. Bence yazar konu buluyor ama yazamıyor arkadaş.



Sör Phillip mutsuz evlilikten sonra iki çocuğu ile bekar kalınca ne yapacağını bilemez. Bir yandan iyi baba olmak isterken çocuklarının yaptıklarına katlanamaz ve bakıcıya bırakır. Hiç tanımadığı bir kadından mektup alınca ve cevap verince onunla bir seneye yakın yazışır.
Çocuklarına artık bir anne bulma umuduyla Eloise evlenme teklifi edince cevap alamaz ama hiç ummadığı bir anda kapısından görünce çok şaşırır.
Phillip karakterini sevdim mi sevmedim mi bilemedim.
Evet adam ona eşlik yapmayan karısını aldatmak istemez, bunu düşünmez bile ama sürekli işte ben bu zamandır kadın yüzü görmedim mevzusuna girmesinden sıkıldım.
Anladık, uzuuuuuun bir zaman kadın görmedin, hep sadık kaldın ama yeter cidden.
Ve Eloise ile evlenmeye ikna etme çabaları sdfghjkl
Şaka gibi. Ve baba olma mevzusu. Burası cidden kalp kırıcıydı. Birine benzememek isterken az daha onun gibi olacak olması üzücü.
Yine de diğer mevzusuya bu kadar değinmeseydi iyiydi. ;)


Olaylar Bridgerton malikanesinin çok uzağında geçtiği için çok fazla aileyi göremiyoruz ama bazı şeyler yüzünden Eloise'in bütün erkek kardeşleri Phillip'in evine giderler. O kısımlar resmen kitaba renk katmıştı. :D Colin'i bile okumak çok eğlenceli geldi. Dizideki Colin'e nalet. :D Kitaptaki Colin'i kimse oynayamaz. :(
Benedict ve Anthony'de ayrıca çok iyilerdi, diyorum ya kitaba renk katmışlardı resmen.
O kısımlar olmasa bir tık sıkıcı olabilirdi.
Phillip'in evindeki hizmetliler çok komikti, hizmetli ama ev sahibinden daha iyi ev sahibi konumundalardı. :D
Çocuklara çok üzüldüm, yani yaşantıları iyi ama anne ve babasından sevgi görmemişler ve bu yüzden sonradan yaşadıkları kalbimi kırdı. Bir iki damla gözyaşı dökmüş olabilirim. :/


Kolay okuduğu için Julia Quinn kitaplarını seviyorum, hızlı okunmasa çekilecek gibi değil açıkçası. Ama hem bu seri hem de uslanmayıp sürekli şans vermem okumama neden oluyor.
Yine de konusunu güzel bulduğum Julia Quinn kitabı okurum mesela. Historical eh işte seviyorum ve ne zaman başka bir historical kitap okusam her zaman bir Julia Quinn kitabı değil dedirtiyor. Ne yapayım eh iştede yazsa kalemini seviyorum. :/ Çok sevdiğiniz historical kitaplarınızın isimlerini yorumlarda bekliyorum. :)
Bu kitapta tek garipsediğim Pen'den bahsetmemeleri. Tamam sırrını devam ettirmek istememiş olabilirler, yazarda devamından bu sırrı öğrenmesin istemiş olabilirler ama bir anda Pen'in yok oluşu hiç hoşuma gitmedi ki ben Eloise'in gerçeği öğrendiğinden nasıl tepki vereceğini çok merak etmiştim. Belki son kısımda spoiler olarak yazsaydın be yazar. Büyük ihtimalle devamından olmayacak ya da olacak bilemiyorum. :/ Ama en yakın arkadaşının neler yaptığını bilmesi ve nasıl tepki verdiğini okumak bizim hakkımızdı.

Devam eden kitaplardan merak ettiklerimden biride Francesca. İzleyenler bilir dizide içine etmişler karakterin ve çiftinin. Ve okuyan hayranlar isyan ediyordu, o yüzden merak ediyorum. Eğer konuları güzel olursa diğer kardeşlerinden okurum, bakalım. Benim işim belli olmaz. :)
Yorumumdan sonra okuyup okumamak size kalmış. Yine de okumak istiyorum ama hangisinden  başlasam derseniz ilk Yüreğe Söz Geçmiyor'dan başlamanızı öneririm. O kitap gerçekten güzeldi. Anthony ve Benedict'in kitapları eh işteydi ama Colin'in kitabı hepsinden çok iyiydi. O yüzden istediğiniz kitabı okuyabilirsiniz, bağlantı olarak sadece kardeşler var ve olaylara çok değinilmiyor. :)




Kitaba Puanım 5/4^^




Not: Evet kitabı eh işte beğendim ama bu puanı da hak etti. Diğerleri gibi üç buçuk versem bu seferde olmayacaktı. :D




Alıntılar^^



"Ama düşünmeden edemiyordum, bir kadın neden son çare olarak şeye başvurabilir... Mesela...bana."


*****


Erkekler. Hatalarını kabul etmeyi öğrendikleri gün, kadınlar gibi olacaklardı.


*****


"Düşünecek başka ne var ki?"
"Eşin," dedi Benedict kelimeyi vurgulayarak.
"Ah, eşim," dedi Colin ve başını salladı.






Diğer yazılarımda görüşmek üzere, sevgiyle kalın^^




Buralarda da varım^^

















1 Ekim 2024 Salı

Aşk Hiç Bitmez//Candace Camp Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
Bridgerton serisi sonrasında tekrardan historical kitaplar okumaya başladık. Sonrasında beş kitaplık bir seri aldık, birinci kitabı okudum, güzeldi. Sonra başka bir kitabı okudum ama tam historical havamda değilim diye bıraktım. Geçen aylarda İkiz okuyunca benimde canım çekti okuyayım dedim ama kitap istediğim gibi değildi. Düşünün 300 sayfalık kitabı bir haftada anca bitirdim. :D
Ben Bridgerton tarzı, hatta direkt onları okumak istiyorum ya. En iyisi seriyi tamamlamak. :D


Tutkulu iki âşık engellerle dolu bir aşk...
Leydi Calandra'yla evlenmek isteyen bir sürü erkek vardır fakat aşırı korumacı ağabeyi Rochford Dükü, uygun adayların hepsini korkutup kaçırmıştır. Bir adam dışında: Gizemli Bromwell Kontu... Callie, ağabeyinin şiddetle karşı çıkmasına rağmen Kont'a âşık olmaktan kendini alamaz.
Ağabeyinin sözlerini hiçe sayan Callie, Bromwell'le yeniden görüşebilmek için bir plan yapar ve bu işlerde oldukça iyi olan Francesca Haughston'ın yardımını ister. Fakat Dük ve Kont'un arasındaki sır açığa çıktığında ve Callie tuzağa düştüğünü anladığında artık her şey için çok geç olacaktır…

Callie abisi ve büyükannesiyle beraber yaşamaktadır. Sezon kapandığı için kırsala giden Callie büyük halalarının doğum gününe geldiğinde arkadaşı Francesca'yla kalmak ister. Abiside izin verince balolar, operalar derken günler geçer ama kalmasının tek amacı vardır, aşkı bulmak.
Büyükannesinin evlenme ısrarları yüzünden zor durumda kaldığı bir anda kendisini kurtaran maskeli ve kimliği gizli adama bir şeyler hissedince ona karşı hissettiklerine engel olamaz.
Callie'yi çok sevdim, çok tatlıydı ve herkesin sevdiği bir karakterdi. Sadece fazla saf olması ne yazık ki bazı şeylere olağan sağladı. Tabii hikaye öyle devam etmesi gerekti. Bu konu hakkında ilerleyen kısımlarda yorum yapacağım.

    Bromwell dükü katıldığı partide hiç ummadığı bir kişiyle karşılaştığında planlar yapmaya başlar ama bu planları yaparken bir şey hiç aklına gelmez.. Aşk.
Ablasının geçmişi yüzünden Konttan intikam almak isteyen Bromwell'in ayağına gelen şansı tepmek istemez ve Callie'yi ziyaret etmeye başlar.
Zamanla işler karışacaktır ve Bromwell neye inanacağına karar veremez.
Aşk konusunda kendisini çok beğendim, Callie'ye başka türlü yanaşıyor olsa da aslında söylediği sözlerden sonra vay bee dedim, tam aşk adamı.
Ama işte bu güzelliklerden sonra saçma şeyler oldu ne yazık ki.


Devam kitabımız Francesca'nın kitabı olduğu için bu kitapta kendisinden çokça bahsedildi, hatta geçmişte yaşanan şeyleri de az buçuk öğrendik. O sebeple Callie'nin abisi Kont ve Francesca bu kitabımızda çok fazla vardı.

Kitabı sevemedim, başta çok güzel başladı. Böyle tam nefretten aşka kitabı güzel olur falan derken olmadı. Yani yazarımız aşırı sade yazmış. Güzel konu çünkü. Neden yazdığını şöyle açıklayayım. Çiftimiz çok yan yana gelemiyor, çok saçma yerlerde, olması gereken yerlerden başka gelmiyorlar çünkü. Sonrasında en son kısımda kızım sen ne ayak yani?? :D Yazar hemen bitsin diye son kısmı aşırı oldu bittiye getirmiş. O yüzden de sevemedim.
Yani zaten elimde çok fazla kaldı, bitmek bilmedi derken konuda ilgimi çekmediğinden elimde baya bir kaldı.
Önceden bıraktığım kitabı belki devam ederim, komple unuttum çünkü ama yukarıda da dediğim gibi devam kitabı Francesca'nın aşkını konu alıyor, zaten seride en merak ettiğim kitaptı. Bunu ayrıca okudum ama Francesca'nın kitabını ayrı okunmaz. Burada bazı şeyler ortaya çıktığında orada yazmazsa yazar konu eksik kalır, okuduğunuzdan bir şey anlamazsınız. :)

Bu yorumdan sonran tavsiye kısmını es geçmem mantıklı olacak, sonuçta tavsiye edemiyorum. Ama eğer Francesca'nın kitabını beğenirsem ne yazık ki bunu da okumanızı önereceğim. Bakalım o ne zamana artık. :D



Kitaba Puanım 5/3



Alıntılar^^

"Beni kaybetmek mi? Sahip olmadığınız halde nasıl kaybedersiniz?"
"Sizi yeniden görme şansımı kaybedeceğim," 


*****


"...Sevgi, insanı her şeye karşı kör edebilir."





Başka yorumlarda görüşmek üzere, sevgiyle kalın^^




Buralarda da varım^^










5 Haziran 2024 Çarşamba

Cennet Gibi//Julia Quinn Kitap Yorumu Blogları Canlandırma Projesi Mayıs Ayı^^ ^^

 Selamlar^^
Bundan birkaç ay önce yazarın bir kitabını okuyup yine hayal kırıklığı yaşamıştım, sonrasında uzun bir süre okumam diyordum ama geçenlerde çok fazla günümüz okuduğuma karar verdiğim için historical okuyayım dedim. Elimde bir sürü var ama bir anda Julia Quinn okumak istedim. Elimde de sadece Bridgerton serisinin bir kitabı kaldı, onu da okumak istemediğim için hemen bir pdf arayışına girdim. Elimde yoksa E-kitap bulup okuyayım dedim. 1000kitap uygulamasında yorumlara bakınca bu kitabı önerdiklerini, çok sevdiklerini söyleyince okumaya başladım. Bir heves başladım, bir heyecan ama arkadaşlar bu yazar bir kitabı çok iyi yazarken bir yazarı sanki başka yazar yazmış gibi çıkarıyor anlamış değilim sdfghjkl
Rüyalar Gerçek Olsa çok güzelken, Son Söz Aşkın hiç güzel olmamasını hayretle okudum cidden.
Bu da bunların ortasıydı, kitabı hem sevdim hem de sevemedim sdfghjkl

Not: BCP için konulardan biride Tarihiydi, ee bu kitapta Historical ama sonuçta Tarihi. :D Şu an temizlik durumları yüzünden elimdekileri değerlendireceğim. ;)


Honoria Smythe-Smith:
A) Berbat keman çalıyor
B) Çocukken ona takılan ‘Böcek’ isminden dolayı hâlâ kırgın
C) Ağabeyinin en iyi arkadaşına KESİNLİKLE âşık değil
D) Hepsi

Marcus Holroyd:
A) Chatteris Kontu
B) Üzücü şekilde ayağını burkmaya eğilimli
C) En iyi arkadaşının kız kardeşine KESİNLİKLE âşık değil
D) Hepsi

İkisi beraber:
A) Bolca çikolatalı pasta yiyorlar
B) Korkunç bir hastalığı ve dünyanın en kötü müzik gösterisini atlatıyorlar
C) Çaresizce birbirlerine âşık oluyorlar
D) Hepsi

Bu bir JULIA QUINN kitabı, bu yüzden cevapları biliyorsunuz değil mi?


Honoria(Bu nasıl isim ya) bir sürü abla ve kardeş arasından büyümüştür ama en küçük kardeş olduğu için kimse onunla oynamaz. Bu yüzden ondan birkaç yaş büyük olan abisiyle oynamak ister, bir de onun arkadaşı Marcus ile.
Yıllar sonra abisi yurtdışına kaçmak zorunda kalınca bir anda Marcus ile tekrardan karşılaşır. Onunda ailesinin olmadığını bildiği için başına ne gelse çok üzülür ve en son ki olayın kendi yüzünden olduğunu düşünürken ona yardım etmesi artık farzdır.
Honoria'yı sevdim yaa, kötü çalmalarına rağmen ailesinin yadigarı olan müzikale sahip çıkması, kötü olmasına rağmen bir şey söylemeyip, gülmesi falan tatlıydı.
Sonradan Marcus'a olan yardımı, onu düşünmesi çok tatlıydı, tamam onun yüzündendi ama bu kadar yardım etmeyebilirdi.
Şimdi bazı eksiklikler vardı, onu yorumun devamından yazacağım. :)


Marcus, hem en iyi arkadaşı, hem de tek arkadaşı olan Daniel'in yaşadığı olaylar yüzünden yurtdışına çıkmasından sonra yine tek kalmıştır ama arkadaşı ona çok önemli bir görev vermiştir. Onunla ilgilenirken aslından işler karışmıştır ama o türlü düşünmemek için elinden geleni yapar.
Marcus'un tek kalmasına, ailesinin olmamasına Honoria gibi ben de çok üzüldüm ya. Kendisi kont ama tek başına kalmış. :/
Ama sonundan bir ailesi oluyor, ona sevinelim hep beraber <3
Son kısımda Honoria'ya sahip çıkmasına düştük düştük kalktık be. Aynı Rüyalar Gerçek Olsa gibi, orada da son çok iyiydi. <3

Diğer karakterlerde Honoria'nın annesi ile olan diyalogları çok güzeldi, öncesinde işler farklı olsa da bir anda değişmesi çok güzeldi, o kısımları çok beğendim.
Ve en bomba yere geliyorum, yazarımız bizim Colin Bridgerton'a da yer vermiş yaaa <3
Ayyy okurken o yüzden daha çok sevdim kitabı, çünkü kitaptaki Colin>>>>>>
O yüzden kitabı daha çok sevmeme neden oldu, yoksa sadece son kısımda Marcus'un yaptıkları dışından çokta bir albenisi yoktu.
Honoria'nın kuzenleri bir ara ortalığı karıştıracak dedim de neyse ki öyle bir şey olmadı, hatta destek çıkanlar vardı ki en sevdiğim açık sözlü karakterler. :D


Kitabın iki yüz sayfası boştu, yani olay yoktu. Bir tek Honoria'nin bir yere gitme mevzusu vardı sadece o. Ondan öncesinde Honoria'nın sürekli kuzenleriyle konuşması, müzikal mevzusu falan baydı yaa. :D
Tamam güzeldi erkek dedikodusu yapmaları falan ama gerisinin düz ilerlemesi hoşuma gitmedi.
Yazarın kalemini hem seviyorum, hem sevmiyorum ama kolay okunduğu için seviyorum evet :D
O yüzden okumak daha eğlenceli. Yani historical dalından Julia Quinn şimdilik bana göre en iyisi.


Bu kitap Rüyalar Gerçek Olsa'da geçen, Smythe-Smith serisiymiş yaaa. :D Şimdi araştırınca öğrendim. Normalde sırf sadece bu müzikal için yazılmış tek kitap diye düşündüm ama öyle değilmiş. İkinci kitabı Honoria'nın abisinin kitabı ve konusu aynı Son Söz Aşkın kitabı gibiydi. Konuya okuyun anlarsınız. :)
Üçüncü kitap kuzeni Sarah'ın ve erkek karakterin ismi burada geçiyor, ben şok asdfghj
Son kitap henüz Türkçeye çevrilmemiş ama o da yine kuzenlerden biri olan Iris'in kitabı. Neden devam edilmemiş anlamadım zaten ilk üçü çıkarmışsın onu da çıkar bitir.

Seri bu, Smythe-Smith serisi.

Kitabın kapağını ilk anlamsız buldum ama sonuna doğru neden öyle olduğunu anladık. Yani kapak için anlamsız bir detay, başka bir detay ekleyebilirlerdi. Yani bizim yayınevi neden böyle yapar ki?
Bence orijinal kapaklar daha güzeldi. Tamam telif hakkı vs. diyoruz ama ona yakın bir şeyler bulun o zaman yani.
Neyseeee
Eğer beğenseydim kitabı ikinci el almayı düşünüyordum ama almam gibi. Benim işim belli olmaz tabii, eğer, ikinci kitabı falan beğenirsem toplarım belkiii.
Okuyanlar varsa yazsın bakalım serinin devamı nasıl. :)
Biraz önce de dediğim gibi Colin ya da o müzikalde yaşananlar olmasaydı hiç beğenmezdim ama onlar için bu puanı verdim.



Kitaba Puanım 5/3,5^^



Alıntılar^^


“Demek ki beni gözetliyorsun,” dedi Honoria muzaf­fer bir ifadeyle.
“Tabii ki hayır,” diye yalan söyledi Marcus. “Ama seni pek gözden kaçıramıyorum.”


*****

Honoria’nın orada olduğunu bilince... Sadece daha kolay olmuştu. Yalnız kalmamıştı. Hayatında ilk kez yalnız kalmamıştı.


*****

“Ben sana bakıyordum,” dedi, sesi o kadar alçaktı ki
kendisi bile zor duyuyordu. “Ben sadece sana bakıyor­ dum.”

*****

Marcus gülümseyince yüreği -kör olası, hain organ- eridi.

*****

Leydi Danbury içini çekti ve bir an bakışları yumuşadı. “Bilmiyorum,” diye itiraf etti. “Birisinin bu zavallı şeyleri alkışlaması gerekiyor.”


*****

“Şaka yapıyorum. Tanrım, gene sana bakıyor," dedi.
“Ne?” Honoria şaşkınlıktan gerçekten sıçramıştı.
 “Hayır, olamaz. Cecily’yle dans ediyor.”
“Cecily’yle dans ediyor ve sana bakıyor,” 


*****

“Teyzem mi?” diye sordu Marcus.
“Leydi Danbury. Senin büyük-büyük-büyük-büyük... ”
Marcus ters ters baktı. “Büyük-büyük-büyük-büyük... ” diye devam etti Ho­noria, sadece sinirlendirmek için.


*****

Kendi mutluluğunun bir başkasının mutluluğuna bu kadar bağlı olması ne kadar tuhaf ve muhteşemdi.




BCP'de Haziran ayı temamız Korku&Polisiye ve Gezi&Çocuk olarak birkaç tema seçtik. İstediğiniz konuyla katılabilirsiniz. :)
Diğer BCP için yazdığım yazılara buradan ulaşabilirsiniz. :)



Başka yorumlarımda görüşmek üzere, sevgiyle kalın^^
Not: Ben bu yorumu düzenlerken Bridgerton 3.sezon geldi. Ve alıntı yazarken Colin’in sahnelerini tekrar okumak harikaydı yaa. Ben kitaba ayrıca hayranım. <3 Ama dizide müko olmuşşşş, kitaplar uyumuna hayran kaldımmmm
Dipnot: Ben bu yorumu yayımlayana kadar Rüyalar Gerçek Olsa'yı bir kez daha okudum, yine bayıldımmm :D <3



Buralarda da varım^^





30 Aralık 2023 Cumartesi

Şahane Bir Kadının Gizli Günlüğü//Julia Quenn Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
İki gün önce bitirdiğim kitabın yorumunu hemen yapmaya başladım, çünkü unutuyorum arkadaşlaaaar!! :D Bir de çok sevmediğim, hissiyatı olmayan kitapları daha çabuk unutuyorum ne yazık ki. Mesela şimdi bile ne yazsam diye düşünüyorum.
Kitabın yazarından ve okuyan herkesin sevmesi sebebiyle uzun zamandır almak istiyordum. Tek kitaplık bir seri gibi, yani erkek karakterimizin kardeşleri var belki onların kitapları vardır, bilemeyiz. Araştırmam lazım sdfghjklş
Kitabımızın konusu çok açıklayıcı değil, tamam gerekli şeyler yazıyor ama benim aklıma vs bir şey gelmedi açıkçası. O yüzden de konu olarak bir beklentim yoktu ama yazar ve genel olarak konuya bakınca illa ki bir şeyler akla geliyordu. O yüzden dedim güzel olur belki ama inanın hayal kırıklığı yaşadım, beklediğimi bulamadım ne yazık ki. :/

Bayan Miranda Cheever, henüz on yaşındayken, muhteşem güzelliği dair hiçbir iz taşımıyordu. Taaki, yakışıklı ve gösterişli Vikont Turner, onun bir gün büyüyüp çok güzel bir kadın olacağını söyleyene dek..İşte o zaman Miranda, bu adamı sonsuza dek seveceğini biliyordu..Oysa ilerleyen yıllar Miranda için ne kadar kolay olduysa, Turner için de o kadar acımasız olmuş, önemli bir kaybın altında ezilmiş, yalnız ve acı çeken bir adama dönüşmüştü.Fakat Miranda yıllar önce günlüğünün ilk sayfasına geçirdiği bu gerçeği asla unutmadı..Kaderi olan bu aşkın, parmaklarının arasından kayıp gitmesine izin vermeyecekti...


Miranda arkadaşı Olivia ile çok iyi arkadaştır, onunla yediği içtiği ayrı gitmez. Olivia’nın doğum gününde ilk defa Turner’ı gördüğünde ve o gün yaşananları anlattığında Turner’ın söyledikleri ona çok iyi gelmiştir ve tavsiye ettiği günlük yazma işine girişmiştir. Daha o ilk karşılaşmadan Turner’a aşık olan Miranda yıllar sonra tekrardan karşılaştıklarında Turner’ın hayatı çok değişmiştir.
Miranda’yı aşkı konusunda çok sevdim, aşkına çok güzel sahip çıktı ve sonrasında da yaptıklarına çok kızdım. Çok çabuk kendini teslim etti, tamam evlenmeyi düşünmüyorsun ama bu kadar da olmaz beee.
En son kısımdaki tavrını beğendim, hak etti çünkü Turner bey -_-

Turner genç yaşta aşık olup evlendikten sonra hayatı tepe taklak olur, eşini kaybettikten sonra iyice kabuğuna çekilen Turner gelecek hayatında ne aşık olmak istemektedir ne de evlenmek. Miranda ile sık sık zaman geçirdikçe aslında çok farklı bir kişi olduğunu düşünen Turner zamanla onu başka türlü istemeye başlar ama aşık değildir.
En sonunda işler karışır ve yaptıklarından sonra aklı başına gelsin diye yine saçmalar.
Turner geçmişte yaşadıklarından sonra yaralı bir karakterdi, yani hemen güvenmesi vs. cidden kolay değildi ama Miranda’ya yaptıklarından sonra adam gibi adam olabilirdi ama olmadı. O yüzden gözümden düştü, sonradan aklı başına gelse de hayır kabul etmiyorum.
İşte bu kısımda yazar çok farklı şeyler yazabilirdi. Ne bileyim arada kıvılcımlar olsaydı ama işler başka bir boyuta gitmeseydi.
Hani zaten ben yaralı bir adamım, başka kadınında bu yaraya ortak edemem deyip biraz daha arada zaman geçmeliydi. Miranda’yı fark edip sonrasında yaşadıklarından sonra olmaz deyip yıllarca ayrı kalabilirlerdi. Böylece konu güzel olabilirdi. İşte yazar hooop bütün her şeyi oldu bittiye getirdiği için ortada bir aşk yoktu, yani başta yoktu. Sonradan olsa ne olacak ki baştan o aşkı hissedemedikten sonra.
Miranda’ya davranışı, düşünceliyim deyip ortada bırakması cidden çekilir bir karakter değildi. İki karakterimizde de olumlu bir enerji alamadım. Yine de Miranda’yı Turner’dan daha çok sevdim.


Ufak bir Olivia karakterine parmak basıp geçeceğim. Yani bu karakter Miranda’nın arkadaşı, dostu muydu, yoksa sırf yalnız kalmamak için yanında taşıdığı bir arkadaşı mıydı anlamadım gitti.
Yani davranışları çok değişikti, nasıl o aşkı hissedemediysek Olivia ve Miranda’nın arasındaki aşkı da anlamadık gitti. Miranda’da kendi çapında varlıklı ama bazen Olivia’nın tepeden baktığını düşündüm. Mesela Bridgerton serisinde Penelope ve Eloise’in arkadaşlığı çok güzeldi, yani davranışları bile arkadaştan çok kardeş gibiydi ama burada yoktu o his.

Genel olarak toplarsak cidden hayal kırıklığı yaşatan bir kitaptı, yazarın kalemini sevsemde bu tarz hatalar yapması üzüyor beni. Sanki Rüyalar Gerçek Olsa ve Yüreğe Söz Geçmiyor kitaplarını başka biri yazmış. Tamam Son Söz Aşkın ve En Çok Beni Sev’de iyi değildi, bakın eh işteydi demiyorum, iyi değildi diyorum ama iki tane çok güzel kitap yazmasına rağmen böyle duygudan yoksun karakterler yazmasına şaşırdım açıkçası.
Sonrasında olaylar geliştiğinde Turner’ın ailesinin bazı şeyleri öğrenmemesi ya da nasıl tepki vereceklerini merak etmemize rağmen üstünkörü yazması hoş değildi. Kitap yarıya kadar aile evinde geçiyor ama bir anda çiftimiz onların yanından ayrılıyor, sanki hiç var olmamış gibi hayat yaşıyorlar. Şaka gibi asdfghjkl
Ve Miranda’nın babası :D Cidden değişik. :P
Bir konuda için ilk defa yazar bunu yapmış olsun dedim ve oldu ama sonradan yazar hemen araya bir şeyler sıkıştırayım da çiftimiz anlasın birbirine delicesine aşık olduğunu dedi. Hiç beğenmediğim o kısmı, ondan önce bazı şeyler anlaşılmalı ve söylemek için çekinmeliydiler.
Bir de Miranda’nın sürekli güzellik mevzusu ortaya atıldı, tamam kız güzel değil ama zekasıyla etkilesin. Ama o da olmadı, işte Turner şuyu güzel, buyu güzel dedi aşık oldu. Eeee zekası? Ondan bile bahsedilmedi ya da ne bileyim yüzü güzel değil ama vücudu güzel falan densin sdfghjkl Yani güzel değilim dedi, herkes de ayıp olmasın diye hayır, çok güzelsin dedi asdfghjklş
(-Deveye sormuşlar boynun neden eğri diye, demiş ki bu güzellik algısından bıktım- modundayım awsedrftghjklş)
Karakter güzel değil anladık, yeter -_-


Kısacası sevemedim, başta diyorum ya ne okuduğumu bile çok az hatırlıyorum. Yani neden böyle güzel konuyu böyle yazarsın ki? Tamam çok orijinal bir konu değil, tam bir klişe ama klişeyi bile güzel yazmak var arkadaşlar. Yazar onu becerememiş. :D
Ben de şu an düşündüğümde ne yazabilir diye aklımdan geçirdim, benimde aklıma bir şey gelmedi ama illa ki daha güzel bir şey çıkardı.
Ne bileyim kıskançlık mevzusu daha çok olsaydı, Turner Miranda’yı yavaş yavaş fark edip bu kız başkasıyla evlenirse üzülürüm ben moduna girseydi güzel olmaz mıydı? Sap gibi ortada bıraktı gitti akıllı. -_-
Ben büyük ihtimal akıllanmam yine yazarı çok övülen bir kitabını alırım şaşmaz ama böyle hayal kırıklığı yaşadıkça üzülüyorum yaa. :/




Kitaba Puanım 5/3^^



Alıntılar^^


"Oldukça tuhaf bir espri anlayışın var biliyor musun," diye mırıldandı.
"Öyle mi?"
"Evet, ama en çok sevdiğim özelliğin de bu, bu yüzden sakın değişme."


*****

Winston'la evlenmeyi düşünmek için ortada birçok mükemmel sebep olmasına rağmen evlenmemek için de bir tane itici sebep vardı, o da tam önünde duruyordu işte.
Eğer Miranda aşık olmadığı birisiyle evlenecekse, bu onun aşık olduğu adamın erkek kardeşi olmayacaktı.


*****

Ona doğru kaçamak bir bakış attı. O kendisine bakmıyordu. Bakmıyordu ama şüphesiz bakmaktan kaçındığı için değil. Sadece bakmıyordu işte.




Başka yorumlarda görüşmek dileğiyle^^


Buralarda da varım^^


18 Mart 2023 Cumartesi

Aşk Engel Tanımaz//Candace Camp Kitap Yorumu^^

 Selam^^
Bu geçen sürede yine kafa dağıtan bir kitap okumak istedim. Instagramda takip edenler bilir, Amazon'da historical kitaplarda büyük indirimler vardı, set kitaplar çok uyguna geliyordu. Biz de başka setleri ve bu yazarın kitapları arasından kaldık ve konularını en beğendiğimiz bu olunca aldık, hatta birinci kitabı İkiz okudu ve sevdi. Normalde historical kitapları sevmezdim ta kii Bridgerton serisinden sonra, şimdi konusu daha ilgi çekici olanları almak istiyorum. Tabii yine onaylamadığım kitaplar var ama şu anlık çıkan genç-yetişkin kitaplarına bakacak olursak bence çoğu historical normal yani. Neyse, bunlar sevip sevmeyene göre değişiyor, ona göre alabilirsiniz. ;)


Artık pek de genç sayılmayan ve evlenmeye dair bütün ümitlerini yitirmiş Constance Woodley, Londra sosyetesinin parlayan yıldızlarından birinin kendisinden hoşlanabileceğine ihtimal dahi vermezdi. Ama koruyucusunun rehberliğinde, Lord Dominic Leighton gibi yakışıklı ve çekici bir çapkının bile dikkatini çeken büyüleyici bir yaratığa dönüşmüştü.
Sosyetenin şaşkın bakışlarının arasında, bu "sıradan" kız ve hovarda vikont evlilik pazarının kalpsiz düzeninde bile, aşkın bütün bahisleri yerle bir edeceğini herkese göstereceklerdi.

Constance babasının hastalı yüzünden balolara gitmemiş, bu yüzden de ilan edilmemiş, sosyeteye girememiştir. Babası vefat edince mirası alan amcasının ve yengesinin evinde sığıntı olarak yaşamaya başlar. Zorluk çıkarmamış olsalar da çokta iyi davrandıkları söylenemez.
Bir gün gittikleri baloda kuzenlerine yaverlik yaparken sosyetenin en ünlü kadını Francesca onu fark eder ve arkadaş olurlar. Bir anda kuzenlerine yaverlik yaparken bir anda da baloların en çok aranan ve dansa kaldırılan kızı olup çıkar. Bundan memnundur ama zamanı geçtiği için hiçte evlenme gibi bir düşünceye sahip değildir. Tabii aklı öyle dese de kalbi şans eseri tanıştığı ve onun deyimiyle çok büyük iyilik yaptığı Dominic'tedir.
Bu tarz karakterleri seviyorum ve çokta üzülüyorum. Çünkü o zaman gerçekte de mirasın kıza değil de erkek birine kalması o kadar saçma ki, tamam bari belli bir miktar ya da ev kalsın. Babasının mirası direkt tanımadığı adama kalıyor ve o tanınmayan adamda direkt üstüne atlıyor falan filan. Avrupa ne kadar medeni olsa da geçmişten beri çok fazla saçmalıkları var. 
Neyseeee
Amcası ve yengesinin yaptıklarına çok kızdım ama Constance'in sonradan şakır şakır cevap vermesini ayakta alkışladım, bu tarz insanlarla anca böyle başa çıkılır ;)
Karakter olarak sevdim ama klasik son ve mantıksız hareketler sonucunun verdiği saçmalıklarla karşılaştık yine. Son sayfalar kalmış, kız böyle böyle yapıyor. Bu ne dedim, bu neeeee!
Buna rağmen sevdim kendisini^^


Dominic'ten önce yardımcı karakterimiz Francesca'dan bahsetmek istiyorum.
Seride kendisinin bir kitabı var ve şu anlık en merak ettiğim kitap o. Yine de bekleyeceğim, çünkü o kitaba gelene kadar kim bilir neler olacak neler.
Çok tatlı bir karakterdi, o kadar anlayışlı ve yardım severdi ki o yüzden kitabını merak ediyorum. Tabii bir de yaşadıklarını okumak isterim, eski aşklara zaafım var aa dostlar.

Ve Dominic, ilk olarak kitapta Dominic'in gözünden de okumak isterdim. O yüzden kitap biraz yavan kalmış. Ya da başkasıyla konuşmasını okumak güzel olabilirdi. Tek bir yerde Francesca'yla konuşuyor ki orası da çok iyiydi devam etmesini isterdim.
Sonradan Constance'ye söyledikleri falan tam bir centilmendi. Bayıldım, bayıldımmmm <3
    

Çiftimizin tanışmaları diğer kitaplara göre çok güzeldi. Daha ilk sayfada düşman olunan karakterlere alışmıştık ama burada daha ilk dakikalarda tatlı sözler, bakışmalar havada uçuştu.
Yazarın kalemini bu yüzden sevdim ve devam ettikçe güzelleşeceğini inanıyorum. Zaten akıcı oluşu kitabı üç günden bitirmeme neden oldu, konuda merak edilesi derken şimdilik sevdim. Tabii böyle vay bee bir kitap değildi, bir kaç eksiklikler vardı, tam olarak adını koyamıyorum. Belki Dominic'in hislerinin eksikliği mi bilemiyorum ama aklımı kurcalayan şeyler olduğundan tam anlamıyla bayıldım diyemiyorum, yine de sevdim.
Bu tarz kitaplar hoşunuza gidiyor ve akıcı olsun benim olsun diyorsanız doğru kitabın yorumunu okuyorsunuz demektir. ;)
 


Kitaba Puanım 5/4^^




Alıntılar^^

"İnsan, pek az ortak yönü olan kişilerle mutlu bir hayat sürmeyi bekleyemez..."


*****

    "Sizi geçen geceden önce neden görmediğimi anlayamıyorum," dedi Leighton.
"Şehre yeni mi geldiniz mi?"
"Üç haftadır buradayız."
"Sizi görüp de fark etmemiş olmam mümkün değil."


Alıntıya not: Çiftimizin ilk tanışmasında kavga gürültü olmadığından çok seviştim^^





Bir yorumun daha sonundayız, başka yeni yorumlarımda görüşmek üzere^^
Sevgiyle kalın^^



Buralarda da varım^^


16 Kasım 2022 Çarşamba

Yüreğe Söz Geçmiyor//Julia Quinn Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
Uzun bir aradan sonra yorumlara geri döndüm. Bu süre zarfında ballarımızı süzdük, evimizin güz temizliğini yaptık. Daha dün bitti(27 Ekim), bugünde dinlenme günümüz, hemen başladım yorumlara. Umarım istediğim güzellikte olur.
Bridgerton'ın sezonlarını izledim, dördüncü kitaptan başlayarak geri geri giderek okumaya başladım. İlk Rüyalar Gerçek Olsa, sonrasında Son Söz Aşkın, şimdi de bu kitabı okudum. Şu ana kadar hayal kırıklığına uğradığım tek kitap Son Söz Aşkın'dı. Rüyalar Gerçek Olsa'dan sonra en sevdiğim bu oldu. Dizisinde o kadar eksik vardı ki, bunları dizi yorumumda yazdım. Buradan okuyabilirsiniz. ;)
Neden kitabı sevdiğimi yorumumun devamında yazacağım^^


Kadere inanır mısınız? Peki ya kader bir gün yolunuzu aşkla keserse...
Tutkuyu ilişkilerinizde hissederken aşktan korkup her şeyden vazgeçmek zorunda kalırsınız... Bazen imkansızlıklar geçicidir, bazen ise imkansızlıklar hayallerle kesişir...
 Quinn'in etkileyici üslubu karşısında duygulanacak, gerçek aşkın varlığına inanmaya başlayacaksınız. Bir yandan da gülümsemenizi sağlayacak bu içli aşk romanının her sayfasında kendinizden bir parça bulacaksınız...

Daphne sosyeteye çıktıktan sonra evlilik tekliflerinin azalmasından sonra ne yapacağını bilemez, abisinin kardeşine yanlış şekilde destek çıkması kendisini zorladığı için yavaş yavaş hayallerinden vazgeçemeye başlar. Ama bir gün şehre dük gelir ve ilk katıldığı baloda çok farklı bir şekilde karşılaşırlar ve tanıştıklarında yaşadıkları sorunları konuşunca ikisinin de işine yarayacak bir plan yaparlar ama bilmedikleri bir şey vardır, o da aşk...
Daphne aynı dizideki gibiydi, tek farkı kitaptaki Daphne kumral, ela gözlü. Dizide sarışın.
Ve bir de kittapta duygularını çok güzel ifade etti.
Kitapta çok sevdim, son kısımda yaşanan sıkıntılarda verdiği tepkiler o kadar gerçekçiydi ki ben de onunla üzüldüm.
Ama duygusal açıdan gerçekten çok güzeldi.


Simon ise çocukluktan yaşadığı sıkıntılar yüzünden sürekli yurt dışlarında gezmiştir. Kendini eğitip babasının karşısına geçtiğinde ise gurur duyulacak bir evlattır ama Simon'ın hiç etkilenmez. Yaşadıklarından sonra düklüğü istemese de hayatının sonuna kadar bununla yaşamak zorundadır.
Simon'ın Daphne'ye olan aşkına hayran kaldım, ne kadar yeminlerini yerine getirmek için saçma şekilde uğraşsa da Daphne'nin hayalleri için kendini feda etmesi beni etkiledi. Dizideki Simon'a çok kızmıştım, inadı saçma şekilde uzadı ve o sondaki ikna olması hiç gerçekçi değildi ama kitapta Simon çok iyiydi. Tabii Daphne'yi üzdüğünde çok kızdık ama gerçekleri öğrendikten sonra ikisini de alıp bağrıma basasım geldi. :D
O sondaki gelişi kalp ben asdfghjk
Ve Simon'ın kitapta sarışın olması. :D


Bu konu hakkında da yazıp diğer yorumlara geçeyim.
Dizide ırkçılık yapmamaları gerçekten güzel ama ne yaparlarsa yapsınlar atalarının siyahi insanlara yaptıklarını unutturamazlar, hala devam edilen ırkçılığı da düşünürsek bu çok abes kaçmış.
Kitabı okurken gözümün önüne dizideki oyunculardan çok kitaptaki tarife göre düşünüp, okudum. 
Belki olumlu bulan var, başta benimde hoşuma gitti böyle yer vermeleri ama kitapları okudukça gerçekten gereksiz bir savunma olmuş. Atalarının yaptıklarını örtbas edeceklerine bas bas bağırsalardı ya. -_-

Neyse şu an kitap yorumu yazdığım için bununla devam edeyim.
Yazarın kalemi akıcı, belli ki duygu konusunda da çok iyi, Son Söz Aşkın'ı da severdik ama yazar bir şeyler yapmaya çalışmış, yapamamış burada ise konu almış başını gitmiş, en sevdiğim.
Daphne'nin annesini yine ve yeniden sevdim, dizide de çok severim. Mesela dizide kadın dayanışmasıyla ilgili bir olay vardı ki her zaman izleyince aşırı keyif alıyorum, dayanışmaları o kadar güzeldi ki buna kraliçenin dahil olması daha da güzeldi.
Kitapta kraliçe ve onun yılın elması vs. bu tarz şeyler yoktu. Dizide de sırf bölümler çok olsun diye eklemeleri bir yandan güzel olmuşken, bir yandan diğer gereksiz konular aşırı saçma olmuş. Birinci sezonda Colin'in yaşadıklarını düşünürsek kraliçe yanında melek, melek.


Hazır Colin dedik, ya bu çocuğu seviyorum yaa. Daphne'ye olan düşkünlüğünü çok sevdim, zaten kardeşlerin kız kardeşlerine sahip çıkmaları çok tatlıydı, bazı yerlerde abartmış olsalar da. :D
Bunların yanı sıra Penelope'yi arada görmemiz, onun hakkında güzel düşünceleri okumamız da çok güzeldi.
Sonunu sevdim, diziye göre cidden çok güzeldi. Diziyi sevmiştim aslında, danslar, kostümler falan ve okuduktan sonra aslında kitapla aynı şekilde gitmeleri de güzeldi ama yok yani, duygu yok. Dizinin sonu tam bir fiyasko kimse kusura bakmasın, duygu yok cidden. Adam ne oldu da bir anda değişti belli değil. O yüzden ki kitabı daha çok sevdim.

Bu tarz historicaller okumak istemenize rağmen, çok fazla müstehcen olduğundan çekiniyorsanız bunda o yok işte. Paso duygulardan devam ediyor ki öyle sahnelerde yeterince var, abartmamış yazar. O kısımları da atlayıp okuyabilirsiniz. ;)
Eskiden bende bu yüzden sevmezdim ama artık yazarlarda okurları daha çok düşünüyor ve bu tarz şeylerden çok duyguları ön plana çıkarıyor.
Tabii aksini yapanlarda var, onları da biz okumuyoruz. :D 



Kitaba Puanım 5/5^^


Alıntı^^


"Son derece rahatsız edici bir genç kadınsınız, Bayan Bridgerton, bunu biliyor muydunuz?"


*****

"Daphne'yi kurtarmalıyız," dedi Anthony.
"Kesinlikle kurtarmalıyız," diye onayladı Benedict.
"Ve Macclesfield'i de," diye ekledi Anthony.
"Ah, mutlaka kurtarmalıyız," dedi Benedict.
Fakat hiçbiri yerinden dahi kıpırdamıyordu.
Gülmemek için kendini zor tutan Colin, "Sadece laf üretiyorsunuz, harekete geçen yok," dedi.


*****

Ölmüş bir adamın tüm dilekleri yerine getirmemeye çalışarak, nasıl mutlu ve huzurlu bir hayat sürdürülebilirdi ki?





Başka yorumlarımda görüşmek dileğiyle^^
Sevgiyle, aşkla ve sağlıkla kalın^^



Buralarda da varım^^